İDEAL KİLO NASIL KORUNUR?

Yaz aylarına sayılı günler kala, fazla kilolarından kurtulmayı başaranlar için, asıl önemli nokta ideal kilo nasıl korunur sorunu başlar. Verilen onca kilodan sonra, ideal kiloyu korumak, zayıflamanın en önemli aşamasıdır. Uzmanlar ideal kilonun korunması için ruhsal ve fiziksel olarak birden fazla araştırma yapmış ve aşağıdaki 5 önemli maddeyi savunmuşlardır.

KAHVALTI YAPMAYI ATLAMAYIN

Gece uykusu boyunca yaklaşık 8 saat aç kalan vücut, metabolizmanın yavaş çalışmasına neden olur. Buna rağmen sabah kahvaltısı yapmayan kişinin beyni açlık sinyallerini harekete geçirerek, yavaşlayan metabolizmayı neredeyse durma noktasına getirir. Dolayısıyla enerji yoksunluğu çeken beden, kilo alımına neden olur.

 ANİ KİLO VERMEKTEN KAÇININ!

Kişi uzun zamandır dengeli beslenmeden uzak kaldığı için, metabolizma dengesi bozulmuş ve vücut gereksiz yağları depolamıştır. İnsanlar bir an önce kilo vermek için, ölüm diyetlerine girip, hızlıca kilo vermeye başlar. Fakat aniden yapılan diyetler, birkaç ay içinde eski kilonun üstüne çıkılmasına neden olur. Çünkü metabolizma görev yetisini kaybeder ve beyin; aç kalma sinyallerini verince, vücut hemen her yiyeceği yağ olarak depolar. Bu yüzden ideal kilo nasıl korunur sorusuna ilk cevap olarak,  diyet yapacak kişinin ayda en çok 4 ila 6 kilodan fazla kilo vermemeye gayret göstermelidir. Yavaş ve düzenli verilen kilolar, vücudun zayıflama üzerindeki görevlerini tehdit altına almaz ve daha sonraki süreçlerde ideal kilo korunmuş olur.

CANINIZ NE İSTİYORSA MUTLAKA TÜKETİN!

Evet! Yanlış duymadınız. Canınız her ne çekiyorsa uzak durmayın. Fakat bu aşırıya kaçacaksınız anlamına gelmemeli. Her besinden (tatlı veya yağlı yemekler olsun) ölçülü miktarlar tüketilmeye özen gösterilmedir. Uzmanların ideal kilo korunması sürecinde kişinin yiyeceklerden mahrum edilmemesini öneriyor. Çünkü kişi kendini uzun süre yasak yiyeceklerden uzak tutup, diyet biter bitmez özlediği bu yiyeceklere hücum edecek ve ölçü sınırını kaçırmış olacak. Böylece verilen kilolar da eskiden çok daha fazla geriye dönmüş olacak.

DİYET SIRASINDA YAPTIĞINIZ SPORA DEVAM EDİN!

Spor, metabolizmanın en yakın dostudur. Fakat diyet bittikten sonra bırakılan spor, metabolizmanın yavaşlamasına neden olur. Üstelik sporu bırakan kişilerde vücut sarkmaya başlayarak, sıkılığını kaybeder. Bu yüzden haftanın 3 günü en az 45 dakikalık bir yürüyüş yapmanız bile yeterli olacaktır. Bu süreçteki amaç; metabolizmanın devamlı olarak daha fazla çalışmasını sağlamaktır.

GÜN İÇİNDE AZ 2 LİTRE SU TÜKETİN!

Organların kendi işlevselliğini devam ettirebilmesi için suya ihtiyacı vardır. Susuz kalan organlar daha yavaş çalışır ve bu organlar sayesinde çalışan metabolizma, hızını kaybedecektir. Su aynı zamanda ödem attırır ve kabızlığı önler. Su içmeyi alışkanlık haline getirmeli ve her ortamda yanınızda su bulundurmaya özen göstermelisiniz.

TATLANDIRICILARDAN UZAK DURUN!

Çay ve kahve şekerli içmeyi seven kişiler, genellikle diyet esnasında şeker yerine tatlandırıcı kullanmayı tercih ederken, diyet biter bitmez eski alışkanlıkları olan şekere geri dönerler. Bu durumda tekrar fazladan kalori alarak, hızla verilen kiloyu kolayca geri alırlar. Bu kısır döngünün önüne geçmek için; tatlandırıcı kullanmak yerine, şeker miktarını gün geçtikçe azaltıp sıfıra indirmek, diyet sırasında ve sonraki dönemde de ideal kilonun korunması sağlanabilir.

Not; Yapılan araştırmalara göre gün içinde 2 bardak yeşil çay tüketen kişilerin, yağ yakışında hızlanma göstermiştir. Diyet sırasında ve sonrasında da ideal kilo ağırlığını korumak isteyenler, şekersiz yeşil çayı kullanmalarında yarar vardır. Bununla birlikte, metabolizmanın etkili çalışması için, düzenli uyku da oldukça önemlidir. Düzenli uykunun aynı zamanda mutluluk salgılayan hormonları harekete geçirmesi, kişinin depresif anlarda bilinçsiz yemek yenmesini önleyecektir. Kısacası; düzenli bir yaşam demek/eşittir sağlıklı bir hayat elde etmek demektir.

Not: ideal kilonuzu hesaplamak için buraya tıklayın: http://idealkilo.engelliler.gen.tr/

Çocuğunuz iştahsızlık yerine yutma güçlüğü çekiyor olabilir

Bugünün küçüğü, yarının büyüğü olan çocuklarımızın sağlıklı bir şekilde yetişmesi için mutlaka besin değeri zengin ürünlerden faydalanmaları gerekiyor. Ancak çoğu anne babanın şikayetçi olduğu konulardan birisi de bu alanda kendini gösteriyor. Çocuklar her ne kadar sağlıklı olursa olsun, yemekleri yememe gibi bir alışkanlığı ısrarla devam ettiriyorlar. Ebeveynleri oldukça yoran, canlarını sıkan ve endişeye sevk eden bu durum için uzmanlar belli başlı uyarılarda da bulunuyorlar. İştahsızlık yerine çocukların yutma güçlüğü çekebileceği ihtimaline dikkatleri yoğunlaştıran uzmanlar, çocukların mutlaka düzenli kontrollerini yapmaları gerektiğinin de altını çiziyorlar.

yutma-guclugu

Çocuğunuz yemeği gerçekten beğenmiyor olabilir, ancak beğendiği yemeği de yutma güçlüğü çektiği için yememek istiyor da olabilir. Bu iki durum arasındaki farkı titizlikle çözmek ise endoskopi testleriyle mümkün oluyor. Alanında uzman ve profesyonel doktorları ziyaret ederek durumla ilgili bilgi verdiğiniz takdirde, çocuğunuz yutma testine dahil edilebilir ve olası sorunların önüne erken teşhis ile geçilebilir. Unutmayın, çocuğunuzun sağlığı için elinizden geleni yapmak istiyorsanız mutlaka bu alanla ilgili de uzman yardımı almanız gerekiyor.

Elektrikli diş fırçaları kanser hastalarını tehdit ediyor

Diş çürüklerini önlemek için alınabilecek en mantıklı önlemlerden birisi, kuşkusuz diş fırçalamak. Teknolojinin gelişmesiyle alışkanlıkları değişmeye başlayan ve zamandan tasarruf etmeye başlayan insanlar, günümüzde sıradan klasik diş fırçalarını kullanmak yerine elektrikli diş fırçalarıyla dişlerini temizleme yolunu tercih ediyorlar. İlk bakışta oldukça mantıklı gelen ve kişinin çok daha kısa bir sürede çok daha kaliteli bir şekilde diş fırçalamasını sağlayan elektrikli diş fırçaları; aslında kanser hastaları için ciddi bir tehdit unsurunu oluşturuyor.

kanser-hastalari

Kanser hastalarını tehdit eden elektrikli diş fırçaları, diş etine zarar verebilme ihtimalini taşıdığı için uzmanlar tarafından uzak durulması gereken bir alet olarak tanımlanıyor. Kemoterapi sürecinde enfeksiyon kapmamak için oldukça dikkatli olması gereken hastaların, diş etine zarar verebilen bu tür aletleri kullanmaları ciddi zararlara sebebiyet verebiliyor. Ayrıca yine uzmanlar tarafından klasik diş fırçası kullanımı teşvik ediliyor, bununla birlikte diş fırçalama işlemi bittikten sonra ağızda gargara yapılması gerektiğinin de altı çiziliyor. Diş çürüğü gibi olumsuz durumlar meydana geldiği zaman da mutlaka uzman bir diş doktorundan yardım almak gerekiyor.

Diş beyazlatma ile dişler pırıl pırıl

Kimi zaman sigara yüzünden, kimi zaman da tükettiğimiz sağlıksız besinler yüzünden dişlerimiz zamanla sararmaya yüz tutar. Saydığımız faktörlerden ayrı olarak diş fırçalama alışkanlığına sahip olmamanın da dişlerin sararmasına yol açtığını ifade edebiliriz. Her gün en az iki defa dişleri fırçalamadığımız takdirde dişlerimizin bir süre sonra sararması ve beyazlığını kaybetmesi oldukça normal bir durumdur. Bunun önüne geçmek için çocukluktan beri düzenli bir şekilde diş beyazlama alışkanlığını kazanmak gerekiyor. Yeni yetişen neslin bu meyanda diş fırçalam alışkanlığını edinmesi mutlaka önemli. Ancak türlü sebeplerden veya imkansızlıklardan dolayı diş fırçalama alışkanlığına sahip değilseniz, dişlerinizi pırıl pırıl parlatmak için diş beyazlatma yöntemlerine başvurabilirsiniz.

dis-beyazlatma

Diş beyazlatma işlemi fazla acıtmayan ve dişlerinizi bembeyaz yapan bir yöntem olarka karşımıza çıkıyor. Diş taşı temizliği olarak da anılan bu yöntem sayesinde dişler üzerinde yer alan lekeler temizlenebildiği gibi, dişin renginin de bir kaç ton açılması sağlanabiliyor. Bunun için güvenilir ve çevreniz tarafından da tavsiye edilen bir diş doktorundan yardım almanız yeterli olabilir.

Pazarlamacılık yapan pedagoglara prim vermeyin!

Çağın getirdiği yeniliklere ayak uydurmak adına internet üzerinden hastalıklarıyla ilgili araştırma yapan kişiler, çoğu zaman kendilerini birer pazarlamacı edasında tanıtım yapan pedagog ve doktorların sitelerinde bulabiliyorlar. Kendi muayenehanelerine müşteri çekmek ve hastaları muayene etmek için olmadık yöntemlere başvuran bu kişilere karşı mutlaka dikkatli olmak ve prim vermemek gerekiyor. Doktorluğun etik ahlak ilkelerini hiçe sayan, hastaları birer müşteri olarak gören bu kişiler; çoğu zaman hastaların çok ciddi sorunlara maruz kalmalarına da sebebiyet verebiliyorlar.

pedagog

Hastaları iyileştirmekten çok uzak hareketlere girişen, onların psikolojilerini hiçe sayan ve sadece para için hastaları kandırmaya devam eden bu kişiler; interneti oldukça etkin bir şekilde kullanmaya devam ediyorlar. Bunun önüne geçmek içinde ülkemizde herhangi bir kontrol mekanizması olmadığı için, artniyetli bu kişiler halen daha Google’a reklam vererek ve arama sonuç sayfalarında üst sıralarda yer alarak hastaları tuzaklarına düşürmeye devam ediyorlar. Bu meyanda yapılması gereken tercih edilecek ve muayene olunacak doktorun mutlaka geçmişinin araştırılması ve doktorluk kariyeri titizlikle incemek olmalı.