Zihinsel engelli çocuklarda cinsel eğitim

Engelli olsun normal olsun her birey cinsiyeti ile doğar. Cinsiyet; kelime anlamı olarak “dişi” veya “erkek” olma şeklinde açıklanmaktadır. Cinsel kimlik ise kişinin cinsiyetinden haberdar olması ve cinsiyetine uygun davranışlar göstermesidir. Bu noktada kişinin kendi cinsiyetinden memnun olması, böyle yaşamaktan mutluluk duyması çok önemlidir. Cinsel eğitim denince kişilerin aklına ilk gelen vücut kısımlarının isimleri, fonksiyonları, üreme ve bununla ilgili konular olmaktadır. Gerçekte cinsel eğitim bundan çok daha kapsamlı ve anlamlı olmalıdır. Cinsel eğitim bireyin fiziksel, duygusal ve cinsel gelişimini anlaması, olumlu bir kişilik kavramı geliştirmesi, insan cinselliğine karşı, başkalarının haklarına, görüş ve davranışlarına saygılı bir bakış açısı edinmesi ve olumlu davranış biçimleri ve değer yargıları geliştirmesi eğitimidir.

Zihinsel engelliler de toplum içinde, toplumun katılımcı bir bireyi olarak yaşamlarını sürdürmek için özel bakıma ve desteğe gereksinim duyan bir kesimdir. Bu insanların çoğu kere erişkinlerin sahip oldukları akli yeterliliğe ulaşamadıkları bir gerçektir, ancak onlar da yemek yemek, su içmek, uyumak ve özellikle sevmek, sevilmek, paylaşmak ihtiyacındadır. Çünkü; mideleri, kalpleri, dolaşım ve böbrek sistemleri, yumurtalıkları, testisleri, hülasa mental güçlükleri dışında tüm organları diğer insanlar gibi çalışmaktadır.

Vücut gelişimleri tam olmaktadır. Nasıl acıkıyor ve sonuçta besleniyorlarsa ya da acıktıklarını ifade edemeseler de yaşamak için beslenmeye ihtiyaçları varsa, normal düzeninde çalışan hormonları nedeniyle cinsel aktivite ve ifade edemeseler de istekleri de olacaktır. Üstelik, kendilerini çoğu kere yeterince ifade edemeyen zihinsel engellilerin her yönden olduğu gibi, cinsel istismara uğramaları tüm dünyada sık rastlanılan istenmeyen durumlardandır.

Zihinsel engelli çocuk ve gençlerde cinsel gelişime baktığımızda normal gelişim gösteren çocuklarla aynı sırayı izlediği ancak zihinsel gelişim düzeyine bağlı olarak daha yavaş ve geriden takip ettikleri görülmektedir. Gerçekte cinsel eğitim doğumla beraber başlamaktadır. Erişkin yaşına hatta ölüme dek aile ve toplum içinde sürmektedir. Erişkinlik döneminde de insanların bilgiye ve desteğe ihtiyaçları bitmemektedir. Ancak maalesef erişkinler bunu dile getirmekte zorlanır ve yardım istemekten çekinmektedirler. Oysa küçük yaştan itibaren cinsel konularda sorulan sorular cinsel eğitimin en önemli parçasını oluşturur.

Çocuklar önce cinsiyetle ilgili fiziksel farklılıkları fark ederler. “Neden babaların bıyıkları var?”, “Neden babalar etek giymez?”, “Neden kızların pipisi yok?” gibi sorular ilk sorulardandır. Bu, anne-babanın da cinsiyetle ilgili ilk kez bilinçli davranışta bulunduğu andır. Çünkü bu ana kadar cinsel eğitimin bir anlamda gizli kaldığını, su üstüne çıkmadan sürdüğünü söyleyebiliriz. Çocuğun çevresinde yaşı yakın kardeşler, akraba veya komşu çocukları varsa cinsel konularla ilgili soruları daha erken sorabilmektedirler. Aslında tüm yaşlarda sorulan cinsel sorular için en önemli nokta anne-babanın soruları cevaplarkenki tutumlarıdır.

Çocuğu kesinlikle ayıplamamak, azarlamamak, susturmamak gerekmektedir. Bu şekilde davrandığımızda çocuğumuz bu soruların sorulmaması gerektiği fikrine kapılabilir ve cevapları başka kişilerde arayabileceği gibi gözetleme veya deneyler yapma yollarına da başvurabilir. Bu da cinsel eğitimin anne-babanın kontrolünden çıkması, bir anlamda istemediğimiz bir yöne gitmesi demektir. Oysa her aile çocuklarına kendi aile yapısı ve kültürü doğrultusunda bir cinsel eğitim vermek ister.

Zihinsel engelli çocuk ve gençlerde cinsel gelişim incelenirken takvim yaşları değil gelişim düzeyleri dikkate alınmalıdır. Bu şekilde değerlendirildiğinde anne-baba veya eğitimcilere sorun gibi görünen pekçok durumun gerçekte sorun sayılamayacağı anlaşılır. Örneğin takvim yaşı 15, ancak zihinsel düzeyi altı yaş olan bir genç cinsel organlar, göğüsler, bebeklerin nasıl doğduğu ile ilgili sorular sorabilir. Bu sorular altı yaş zihinsel düzeyi için beklenen normal sorulardandır. Bu çocuklara gelişimsel düzeylerine uygun eğitim ve tepkiler verilmelidir. Zihinsel engelli çocukların genelde yaşıtlarından daha fazla cinsel ilgileri olduğu, daha fazla cinsel içerikli davranışları olduğu düşünülmektedir. Oysa bu çocuklar cinsel içerikli davranışların nerede, ne zaman, hangi durumlarda uygun olup olmadığını bilemedikleri için yani bir anlamda cinsel tipli davranışlarını kontrol edemedikleri için böyle algılanmaktadırlar.

Araştırmalar, erkek zihinsel engelli çocukların kız çocuklarına nazaran (erişkin ya da adölesan) cinselliğe ilgilerinin daha fazla olduğunu, bu ilginin her iki cinste de IQ arttıkça arttığını bildirmektedir. Zihinsel engelli çocuklarda, yaşam kalitesi, yanlış yönlendirme, cinsel istismar, iş sahibi olamama, ifade edemedikleri ve bu nedenle yardım alamadıkları cinsel dürtü ve sorunları nedeniyle seksüel sapkınlıkların daha sık görüldüğü yine araştırma sonuçları ile belirlenmiştir.

Herhangi bir davranışı sorun olarak tanımlamadan önce çocuklar için uygun olduğunu düşündüğümüz davranışları hatırlamakta yarar vardır. Çocuklar için uygun olduğunu düşündüğümüz bazı davranışlar şunlardır;

Cinsel organlar, göğüsler hakkında soru sormak, banyo yapan birini gördüğünde ilgi ile izlemek, doktorculuk oynamak, evcilik oynamak, anne-baba ve değişik rolleri üstlenmek, bazen çok heyecanlı, gergin, korkmuş iken cinsel organına dokunmak, arkadaşları ile cinsellik hakkında konuşmak, kızsa erkek, erkekse kız arkadaşı olduğunu söylemek, giyinirken veya banyo yaparken yalnız olmak istemek, ayıp şakalar ve sözler duyduğunu söylemek, bunları tekrar etmek istemek, cinsler arasındaki farkları merak etmek, karşı cinsten birini rol gereği taklit etmek, hayvanların üremelerini incelemek, diğer çocukları ve yetişkinleri öpmek, onların kendisini öpmelerine izin vermek.

Tüm bu sayılanlar çocuğun gelişim düzeyine göre normal sayılabilecek davranışlardandır. Herhangi birini problem olarak tanımlamadan önce bazı noktalara dikkat edilmelidir. Bu noktalar ise; zekâ düzeyine uygunluk, şiddet, sıklık ve sürekliliktir.

Engelli çocuklara cinsel eğitim verirken bazı zorluklarla karşılaşılmaktadır. Örneğin bazı çocuklarla göz kontağı kurmada güçlük çekilebilir; bazıları konuşma problemi nedeni ile soru soramaz veya sorulan soruları cevaplayamazlar. Ayrıca özrün tipi ve derecesine göre çok tekrar gerekebilir. Bunların yanında bir konuya da dikkat edilmelidir. Bu çocuklara cinsel konularda eğitim verirken üstü kapalı bir anlatım, gizli kelimeler, yapmacık benzetmeler kullanılmamalıdır. Somut, açık, net, onların yanlış yorumlamasına izin vermeyecek bir anlatım kullanılmalıdır.

Zihinsel engelli çocuk ve gençlerin giyim tarzına da dikkat edilmelidir. Bazen takvim yaşı büyük engelli çocuklara çok bebeksi kıyafetler giydirildiği, saçlarının bebeksi bir modelde tarandığı görülmektedir. Bu da çocukların çevre tarafından algılanışlarını etkileyebilmektedir. Aileler bu konuya dikkat etmelidirler. Maalesef, zihinsel ve fiziksel engelli çocuk ve gençlerin cinsel hakları olduğu unutulmakta, cinsel konulardaki bilgi gereksinimleri, cinsellikle ilgili duygu ve düşünceleri çoğu zaman gözardı edilmektedir.

Pek çok araştırmacı yaptıkları çalışmalarda engelli bireylere cinsel konularda yeterli bilgi verilmediği görüşündedirler. Normal çocukların arkadaş ve anne-babadan bilgi alma şanslarının engelli çocuklardan daha yüksek olduğu bilinmektedir. Gerçekten de engelli çocukların yeterli arkadaşı yoktur. Pek çoğu özel bir eğitim programı içindedir ve ayrıca bilgiyi ve olayları anlama ve değerlendirmede sınırlılıklar vardır. Anne-babasından da bilgi alamayan engelliler için bilgi alma kaynağı olarak medya görülmektedir. Oysa çocuk ve gençlerin medyadan bilgi almasının bazı tehlikeleri vardır. Medyadaki tüm modellerin doğru olduğu söylenemez ayrıca çocuğun soru sorma, merak ettiklerini tartışma şansı yoktur. Bu nedenle anne-babalar engelli çocuklarının cinsel eğitimine gereken önemi vermelidirler. Eğitimcilerin yakındıkları konulardan biri de küfür etmek, argo kullanmak veya küfür niteliğinde hareketler yapmaktır.

Zihinsel engelli çocukların küfür etmeleri ve argo kullanmalarının nedenlerini şöyle sıralayabiliriz; Çocuk evde anne-baba, kardeşlerinden veya okulda arkadaşlarından duyuyor olabilir; kullandığı kelimenin anlamını bilmiyor olabilir; kullandığı kelimenin karşısındakini inciteceğini bilmiyor olabilir; söylemek istediği şey için uygun kelimeyi bulamamış olabilir; karşısındakini gerçekten kırmak, incitmek istiyor olabilir; anne-babasının ilgisini çekmek için kullanıyor olabilir.

Aslında hemen hemen tüm çocuklar küfür ya da argo sayılabilecek pek çok sözcük bilirler. Ancak zihinsel engelli çocuklar nerede kullanıp nerede saklayacaklarını denetleyemedikleri için daha çok kullanıyor gibi algılanabilirler. Aileler öncelikle kendileri iyi modeller sunmaya dikkat etmelidirler. Çocuğun kelimenin anlamını bilip bilmediği ve biliyorsa neden kullanmak istediği gözlenmelidir. İstenmeyen sözcük yerine kullanabileceği seçenekler sunulmalıdır. Bu alternatif sözcük çocukla beraber bulunabilir.

Zihinsel engelli çocuğun yakın çevresinin çocuğun cinsel davranışlarına karşılık utanç, öfke, kızgınlık, korkma, acıma, aşırı merhamet gibi duygularla hareket etmelerinin olumsuz davranışlara yol açabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Zihinsel engelli çocuklarda istismarın daha yoğun olması, kendilerini korumalarının daha zor olduğu bilinmektedir. Cinsel istismar bir insana karşı işlenmiş ağır bir suçtur. Ergenlik döneminde karşı cinse olan arzularının, art niyetli kişilerce istismara uğratıldığı, özellikle bu kişilerin; çocukların kendini ve olayı yeterince ifade edememesinden aldığı güçle bu istismarı rahatlıkla gerçekleştirdikleri bilinen bir gerçektir. İstismara (tecavüz, taciz) maruz kalınmaması için kesinlikle çocukların ilişkide bulunduğu kurum ve yakın çevre kontrol altına alınmalıdır. Olumsuz gelişmelere zemin hazırlayabilecek her türlü şartlardan kaçınılmalıdır.

Ergen yaştaki engelli kızlar için en önemli konu menstruasyondur. Genç kızlar mutlaka konuyla ilgili önceden bilgilendirilmeli, psikolojik olarak hazırlanmalıdırlar. Vücudunun büyüyüp olgunlaştığı için bu olayın yaşandığı, artık genç kızlığa adım attığı anlatılmalı ve bunun yanında bakım ve temizlik konusunda da rehberlik edilmelidir. İlk menstruasyon, erkeklerin erkekliğe adım atması sayılan sünnette olduğu gibi minik bir kutlama ile kutlanabilir.

Cinsellik, yaşamımızın ve kişiliğimizin çok önemli bir parçasıdır. Normal ve engelli tüm bireylerin cinsel konularda bilgilendirilmeye ihtiyaçları olduğu ve tabii ki yaşlarına, toplum içindeki konumlarına, ahlâkî değerlerine ve bireysel özelliklerine göre değişse de cinselliği yaşamaya hakları olduğu unutulmamalıdır.

Zihinsel engellilik nedir?

TARİH PENCERESİNDEN BAKIŞ

Zihinsel engellilik, birçok aileyi şaşırtan ve sıkıntılara sokan bir durumdur. İnsanlığın zihinsel engelliliği tanımasının insanlık tarihi kadar eski olduğu bilinmektedir. Zihinsel engelliliğin yazılı tanımlarına ilk olarak M.Ö. 1500 civarında Mısır Thebes yazıtlarında rastlanmaktadır. Yazıtlardaki zihinsel engelliliğin tanımı, beyin hasarına bağlı vücut ve akıl sakatlığı olarak algılanmaktadır.

Zihinsel engelliliği olan bireyler yaşadıkları coğrafya ve kültüre bağlı olarak tarih öncesi devirlerin inanışları ve gelenekleriyle kötü durumdaydılar. Eski Yunan ve Roma’da, örneğin; Isparta’da, çocuklar Devlet Konseyi gözlemcileri tarafından muayene edilirler, eğer çocuğun engelli olduğundan şüphelenilirse, ölmesi için bir uçurumdan aşağıya doğru fırlatılırlardı. Milattan sonra ikinci yüzyılda, sakat çocuklar ve özürlü bireyler, Roma İmparatorluğu’nda sıklıkla insanları güldürmek ve eğlendirmek için kullanılmışlardır.

Gerçekte dini liderlerin tümü, İsa, Buda, Muhammed ve ünlü düşünür Konfiçyus bu hasta çocukların tedavisini tavsiye etmişler, barbarca uygulamaları men etmişlerdir. Orta çağlar süresince (M.S. 476-1799) zihinsel engelli bireylerin bakım ve durumları büyük ölçüde değişmiştir. Bebekken öldürülmelerinin azalması veya bakımevleri kurulması gibi daha fazla insani uygulamaya karşılık, birçok çocuk köle olarak satılmış, terk edilmiş veya sokağa atılmıştır. Bu yüzyılın sonuna doğru, 1690’da John Locke ‘İnsan Hakları’ isimli bir makale yayınlamış, bireylerin doğuştan fikirleri olmaksızın doğduklarını, zihin engelliliği olan bireylerin durumunun aslında onlara sağlanan eğitim ve bakımla yakından ilişkili olduğunu vurgulamıştır. ‘Eğitilmemiş akıl, hiç yazı yazılmamış tahtaya benzer’ deyişi de Locke’ye aittir.

Zihin engelliliği olan bireylerin tedavi ve bakımlarının değerlendirilmesinde bir diğer köşe taşı olay, hekim Jean Itard’ın zihinsel engelli bireylerin akıl hastalığı olan bireylerden ayrılması gerektiğini bildirmesi olmuştur.

Yaşamının sonuna kadar, Itard zihinsel engelli çocukları bireysel olarak eğitmediyse de, Edouard Seguin’in çalışmalarına gözlemcilik etmiştir. Seguin, zihinsel engelli çocukları eğitmek için ‘Psikolojik Metod’ olarak bilinen çağdaş bir görüş geliştirmiştir. Duyu ve kognitif gelişim arasında bir direkt ilişkiyi varsayarak, uygulamaya; görme, işitme, tatma, koklama ve göz-el koordinasyonunu içeren duyu eğitimi ile başlamıştır. Müfredat programı temel öz-bakım becerisini geliştirmekten, algılama, koordinasyon, taklit, pozitif güç kazanma, hafızayı güçlendirme ve öğrendiklerini genelleştirme ile vurgulu konuşma eğitimini kapsıyordu.

1850’lerde, Seguin Amerika Birleşik Devletleri’ne göç etti ve zihinsel engelli bireylerin eğitiminde öncü oldu. 1876’da Amerika Zihinsel Engelliler Birliği’ni kurdu. Seguin’in tekniklerinin çoğu modifiye edildi ve bugün hala kullanılmaktadır.

Sonraki 50 yılda, Amerika Birleşik Devletleri’nde iki anahtar gelişme oldu. 1892’ye kadar çoğu eyalette kalıcı eğitim okulları (19 eyalet, 9 özel) açıldı. Binnet tarafından geliştirilmiş olan yeni zeka testleri 1908’de Vineland’da eğitim okulunun Araştırma Direktörü Henry Goddard tarafından çevrildi. 1910’da Goddard testin Amerikan versiyonunda yayınladı.

1935’de Edgar Doll zihinsel engelli olduğundan şüphe edilen bireylerde adaptive davranışlar ve günlük yaşam becerilerini ölçmek için Vineland Sosyal Gelişim Skala’sını geliştirdi. Psikolog ve eğitimciler bu yıllardan itibaren zihinsel engelliliği belirlemenin ve kalıcı eğitim okullarında uygun eğitim sağlamanın mümkün olduğuna inanıyorlar. Bu inanışın doğuşu, zihinsel engelliliği belirlemede kullanılan testlerin (primer olarak IQ) uygulanabilirliği ve uygun eğitim ile bu bireylerin tedavi edilebildiklerinin gözlenmesi olmuştur. 20.yüzyılın başlarında, özel eğitim ve bakım okulları çoğaldı ve zihinsel engelli bireyler kaydedildi. İstenmese de bazı Eğitim okulları devletin yetiştirme merkezlerine dönüştürülmüşlerdir.

Özel eğitimdeki gelişmelerin bir sonucu olarak, Engelli Bireylerin Ulusal Birliği ve Zihinsel Engellilik Başkanlık Komisyonu, 1950-1970 arasında kuruldu. Pür devlet yetiştirme kurumları uzun süreli kabul görmemiştir. Bu olaylara paralel olarak, Amerika Birleşik Devletleri’ne Kongresi 1975’de yeni adı engelli bireylerin eğitim yasası olan yasayı kabul etmiştir. Bu yasa zihinsel engelli ve gelişme geriliği olan tüm çocukların uygun eğitimini okul çağından 21 yaşına kadar garanti altına alma ile ilgilidir. Oysa bugün Amerika Birleşik Devletleri’nin çoğu eyaletinde, bu bireylerin doğumdan 21 yaşına kadar eğitimleri garanti altındadır.

Ülkemizde özürlüler ile ilgili çalışmalar, pek çok Avrupa ülkesinden çok daha önce başlamıştır. Ancak bu hizmetler daha çok bakma ve barınma türü hizmetlerle sınırlı kalmıştır. Oysa Osmanlı Devleti’ndeki Enderun okulları üstün zekalı çocukların eğitiminin ilk uygulamaları arasında yer almaktadır.

Sağırların, körlerin eğitimleri 19. yüzyılın sonlarına doğru başlamıştır. Cumhuriyet döneminde, Özel eğitimin Milli Eğitim Bakanlığı’nın örgün eğitim hizmetleri arasında yer alması ancak 1951 yılında sağlanabilmiştir. 1983 yılında çıkarılan 2916 sayılı Özel Eğitime Muhtaç Çocuklar Kanunu ve bu kanunun emrettiği yönetmelikler bugünkü uygulamayı belirlemiştir. Buna göre özel eğitim, Bakanlık Merkez Örgütü’nde Özel Eğitim Ve Rehberlik Dairesi Başkanlığı’nca, illerde Milli Eğitim Müdürlüğü’ne bağlı Rehberlik ve Araştırma Merkezleri yoluyla yürütülmektedir.

Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu’nun ilgili hükümleri gereğince tüm özür gruplarına yönelik bakım ve rehabilitasyon hizmeti vermek ve toplumsal özürlülerin hayata aktif katılmalarına ilişkin sosyal hizmet programları oluşturmak geliştirmek ve uygulamakla yükümlüdür.

Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu’na dayalı hazırlanmış olup, 1993 tarih ve 21673 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren ‘Özürlülerin Tespiti, İncelenmesi, Bakım ve Rehabilitasyonuna Dair Yönetmelik’ çıkmıştır. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu dört bine yakın korunmaya muhtaç özürlüye bakma olanağı yanında rehabilitasyon, istihdam, ayni-nakdi yardım gibi sosyal yardımlar yapmanın yanısıra, yetki verdiği özel rehabilitasyon merkezleriyle özel sektörü, yaptığı protokollerle sivil toplum örgütleriyle işbirliğini desteklemektedir.

Ülkemizde özel eğitim konusunda büyük adımlar atılmış olmasına rağmen halen katedilmesi gereken çok büyük engeller vardır. Bunların başında eğitilmiş kaliteli personel, özürlülere özel araç-gereç eksikliği, verilen hizmetlerde de kaliteli hizmet anlayışının ön plana çıkamaması ile ailelerin desteklenmesi konuları başta gelmektedir.

ZİHİNSEL ENGELLİLİK NEDİR?

Zeka; doğuştan var olan ve hayat boyunca deneyimlerle gelişen problem çözme gücüdür. Bu güçle insan kendisini ve çevresini anlar, olayları muhakeme eder, sonuçlar çıkarır ve uyumla hayatını devam ettirir.

Zihinsel Engellilik; doğum öncesi, doğum sırası ve doğum sonrasında çeşitli nedenlere bağlı, genel zihinsel işlevlerde normallerden önemli derecede gerilik ve bunun yanı sıra uyumsal davranışlarda da yetersizlik gösterme durumu olarak tanımlanmaktadır.

Zihinsel engellilikte 3 temel özellik vardır;

1- Genel zeka işlevinin belirgin derecede ortalamanın altında olması.

2- Yaşadığı toplumdaki kendi yaş grubu ile kıyaslandığında toplumsal beceriler, sorumluluk, iletişim kurma, günlük beceriler ve kendi kendine yeterlilik gibi alanlarda geriliğin olması.

3-16 yaşından önce başlaması.

Konuşma, dikkat, bellek, düşünme gibi zihinsel işlevlerde belirgin bozukluk görülmekte olup, özellikte bellekte ve dikkatte görülen bozukluk belirgindir. Zihin engelliğinde, zihinsel işlevlerdeki bozukluğa eşlik eden bir durum ise uyumsal davranışlardaki yetersizliktir.

Uyumsal davranışlardaki yetersizlik, bireyin kendi yaşından ve kültür grubundan beklenen kişisel bağımsızlık ve sosyal sorumluluklarını yerine getirememesi olarak ele alınmaktadır. Uyumsal davranışlara örnek olarak insanlarla iletişim kurabilme (dili anlamak), günlük yaşam aktivitelerini yapabilme (yemek yiyebilme, banyo yapabilme vb), akademik beceriler de bulunma (okuma, yazma ve aritmetik işlemleri yapabilme) ve bir iş bulup çalışabilme örnek olarak verilebilir.

Zihinsel Engelliliği olan çocuklarda gelişmenin aşamaları örneğin konuşma, yürüme vb. yaşıtlarına göre belirgin derecede geç olmaktadır. Zihinsel engelliliğinin belirtileri doğumda ortaya çıkabileceği gibi, bazen de çocukluk döneminin sonunda kendisini gösterebilmektedir. Belirtilerin başlama zamanı zihinsel engelliliğine neden olan hastalığa bağlı olarak değişir. Hafif derecedeki zihinsel engelliliğinin tanımlanması ancak okul öncesi eğitim devresinde sosyal, iletişim veya akademik becerilerdeki yetersizlikle açığa çıkabilecektir.

ZİHİNSEL ENGELLİLİĞİN TEŞHİS VE DERECELENDİRİLMESİ

Zihinsel engelliliğin birçok belirtisi vardır.

Örneğin zihinsel engelli bir çocuk;

· Oturma, kalkma, emekleme ve yürümeyi diğer çocuklardan daha geç olarak yapar.

· Daha geç konuşur veya konuşmasında sıkıntılar vardır.

· Öğrendiklerini çabuk unutur. Hatırlamada zorlukları vardır.

· Alışverişte, para hesabında zorlukları vardır.

· Sosyal kurallara uymada sıkıntısı vardır.

· Problem çözmede ve/veya mantıklı düşünmede sıkıntısı vardır.

Zihinsel engelliliğini tanımlamak üzere geliştirilmiş pek çok test vardır.

Zeka testi ile kişiden belli soruları cevaplaması ve bazı problemleri çözmesi istenir. Daha sonra test değerlendirilir ve kişinin zeka derecesi ölçülmüş olur. Uygulanan testlerin güvenilirliği birbirlerinden farklıdır.

Bu testler öz doğuşta var olan zeka yetisini değil deneyim ve öğrenimli, katkısı ile varolan zeka düzeyini ölçer. Dolayısıyla her zaman hata payı mevcuttur.

Uygulanan testten veya çevresel koşullardan kaynaklanabilen bu hatalar, test sonucunu etkiler.

Testin Çeşiti; Zeka testleri kullanıldıkları toplumun kültürel yapısına uygun olmalıdır.

Testi Yapan Kişi; Zeka testi deneyimli psikologlar tarafından yapılmalıdır.

Çocuğun Yaşı; Yaş büyüdükçe zeka testinin güvenilirliği artar. 6 yaşın altında uygulanan testlerde hata oranı daha fazladır. Daha küçük çocuklara gelişim testleri uygulanır. Bu testlerle çocuğun yaşına uygun konuşma, sosyalleşme, hareket ve becerileri kazanıp kazanmadığına bakılır.

Çocuğun test anındaki bio-psikolojik durumu; Teste uykusuz, yorgun, aç bir şekilde alınan çocuktan normal per-formansını beklemek hatalı olur.

Doğumdan itibaren özellikle eğitimli ailelerde merak uyandıran konulardan biri çocuklarının zeka düzeyidir. Gelişim döneminde çocuğun hareketleri ve tavırları çevresindekilerce hep izlenir. Ve hatta zeka testi yaptırarak tatmin olma isteği duyarlar. Zeka testleri merak giderme veya bir şeyleri ispat etme aracı değildir.

ZİHİNSEL ENGELLİLİĞİN NEDENLERİ

Zihinsel engelliliğinin bir çok nedeni olabilir. Bilinen birçok faktöre karşılık halen zihinsel engelliliğinin %35’inde neden bilinmemektedir.

Kalıtımsal nedenler (Genetik, ailevi nedenler)

Zihinsel engelliliğinin yaklaşık %5’inin nedeni genetik yapıyla ilgili olabilir.

· Doğuştan metabolik bozukluklar. Örneğin; Fenilketonüri, Tay-Sachs hastalığı

· Kromozomal değişiklikler Örneğin; Down sendromu

· Diğer gen bozuklukları. Örneğin; nörofibramatozis, musküler distrofiler, tüberoskleroz

· Poligenik kalıtımla ilgili zeka geriliği.

Gebelikte ve doğum sırasında oluşan nedenler

Bugün A.B.D.’de 600 çocuktan birinin fötal-alkol sendromu denen annenin özellikle gebeliğin ilk üç ayında yoğun alkol alması ile meydana gelen durumdan etkilendiği bilinmektedir. Ayrıca uyuşturucu kullanmanın ve sigara içmenin de zihinsel engelliliğine benzer durumlar ortaya çıkardığı bilinmektedir. Annenin gebeliği döneminde geçirdiği bazı infeksiyon hastalıkları (kızamıkçık, toksoplazma, sitomegalovirus vb.) bebeğin zihinsel engelli olmasına neden olabilir. Annenin gebeliği dönemindeki yüksek tansiyonu, bebeğe giden oksijen miktarının azalması gibi bebekte beyin hasarına neden olabilir.

Zor doğumlar sonucunda oluşan beyin hasarları zihinsel engelliliğinin nedeni olabilir. Gebelikte gelişen nedenini tam olarak da bilemediğimiz hidrosefali ve mikrosefali gibi durumlara zihinsel engelliliği eşlik etmektedir.

· Anne karnındayken bebeğin geçirdiği enfeksiyon hastalıkları. Örneğin; toksoplazma enfeksiyonu.

· Annenin hamilelikte bilgisiz ve gereksiz ilaç kullanımı.

· Annenin hamilelikte zehirlenmesi.

· Annedeki beslenme bozuklukları.

· Annenin alkol kullanımı.

· Bebeğin anne karnında iken oksijensiz kalması

· Erken doğum.

· Bebeğin anne karnındaki beslenmesinde yetersizlik.

· Zor doğumlarda bebeğin doğum kanalından geçerken oksijensiz kalması ya da travmaya uğraması.

Doğum sonrası nedenler

Uygun şekilde tedavi edilmeyen bazı infeksiyon hastalıkları (boğmaca, kızamık, Hemofiliz infeksiyonlan vb.) zihinsel engelliliğinin nedeni olabilir. Beyin hasarının önemli nedenlerinden birisi beyini saran zarların veya beyinin kendisinin infeksiyonudur. Beyin travmaları da beyin hasarı ve zihinsel engelliliğinin nedeni olmaktadır.

· Merkezi sinir sistemi enfeksiyonları. Örneğin; Menenjit.

· Kafa travmaları. Örneğin; Yüksekten düşme.

· Havaleler.

· Yeni doğanın ağır sarılığı.

· Tiroid hormonu eksikliği

Çevresel Nedenler

İnciltilmiş veya ihmal edilmiş ya da normal gelişim dönemleri için ihtiyaçları olan fiziksel ve ruhsal ihtiyaçları karşılanamayan bebek ve çocuklarda geri dönüşümü mümkün olmayan öğrenme güçlükleri gösterebilmektedirler. Çevrede yaygın olarak bulunan (duvar boyaları, oyuncaklar, çeşitli konserve yiyecekler, trafiği yoğun bölgelerdeki hava kirliliğinden) kurşunun zehirlenmeleri de zihinsel engelliliğinin nedeni olabilmektedir.

Eğer çevredeki uyaranlar yetersizse çevresiyle etkileşim içinde bulunan çocukta yalancı zeka geriliği denen durum oluşabilir. Bu, çocuğa doğduğu günden itibaren gösterilecek sevgi, şevkat, ilgi ve eğitici yaklaşımın önemini ortaya koymaktadır.

GÖRÜLME SIKLIĞI

Zihinsel engelliliğin toplumda ne kadar sıklıkta bulunduğunu ve de her yıl topluma ne kadar zihinsel engelli kişinin katıldığını hesaplamak son derece zordur. Çünkü, hafif dereceli zihinsel engelliliğinin tanısı çok zordur, bu genellikle kötü okul performansına dayanır. Bu nedenle hafif zihinsel engelliliğinin sıklığı yerleşim yerleri ve sosyal sınıflar arasında belirgin farklılıklar gösterir, doğal olarak da, mevcut olana göre ancak az sayıdaki olgu tanımlanarak belirlenebilir.

Zihinsel engelliliğinin toplum içindeki sıklığının belirlenmesinde bir diğer sorun da, her geçen gün yeni olgu gruplarının tanımlanarak ekleniyor olmasıdır.

Örneğin; Prader – Willi sendromu 1956’da, Rett sendromu 1966’da ve perinatal sitomegalovirus infeksiyonu 1970’lerde tanımlanmıştır.

Toplumda tüm özürlülerin onda birini zihinsel engellilerin oluşturduğu kabul edilmektedir. Yapılan araştırmalar toplumun (saptanabildiği kadarıyla) %1’inin, hafif olgularla beraber en az %3’ünün zihinsel engelli olduğunu göstermektedir. Tüm dünya üzerinde, ‘orta ve hafif dereceli zihinsel engelliler’in alınması kaydıyla, en az elli milyon zihinsel engelli insan olduğu kabul edilmektedir ve 2025 yılına kadar bu engellilerin dörtte üçünün gelişmekte olan ülkelerde bulunacağı tahmin edilmektedir. Çünkü gelişmekte olan ülkelerde nüfus artışı hızlıdır; öte yandan, eskiden erken yaşta ölen bu çocukların artık ihtiyaçları olan hizmetlerin verilmeye başlamasıyla da yaşam süreleri uzatılacak ve sonuçta sayı artacaktır.

Yukarıda zihinsel engelliliğinin toplumdaki sıklığını belirlemede kullanılan teorik çan eğrisi hesaplamalarının aslında adaptive davranış becerilerin sıklığını ölçmekte çokta başarılı olmadığını bildiren çalışmalar da vardır. Baroff 1991 yılında toplumun %0.9’unun zihinsel özürlü olduğunu bildirirken, McLaren ve Bryson birçok epidemiyolojik çalışmanın sonucuna dayanarak tüm toplum tarandığında %1.25’inin zihinsel engelli olduğunu savunmuşlardır.

Zihin engelliliğinin sıklığını ölçmek için kullanılan veri kaynağı okul kayıtları olduğunda ve özel eğitim hizmetlerinin planlanması için gereken hesaplamalarda ise hızlar gelişme gerilikleri, öğrenme zorlukları, otizm ve/veya zihinsel engelliliği kapsadığında %2.5’e kadar ulaşmaktadır. Zihin engelli bireylerin %89’unun hafif, %7’sinin orta ve %4’ünün de ağır düzeyde oldukları kabul edilmektedir.

Ülkemizde zihinsel engelli bireylerin sıklığını tam olarak bildiren veriler bulunmamaktadır. Ancak genel bir hesaplama ile, eğer toplumumuz için % l ve % 3 oranları geçerliyse – ki bu rakamın alt sınır olarak geçerli olmaması için hiç bir neden yoktur – yetmiş milyon nüfus için zihinsel engelli kişi sayısı 700 000; hafif ve bir kısım orta derecedeki (tanımlanma güçlüğü fazla olanlar) olgularla birlikte bu sayı en az 1 450 000 civarında olmalıdır.

ZİHİNSEL ENGELLİLİK ÖNLENEBİLİR Mİ?

1- Zeka engelliliğinin özgün olmayan korunması, toplumun genel sağlığını ve yaşam standartlarını geliştirmekle sağlanır. Zeka engelliliği için oluşturulacak koruma programları, genel sağlık plan ve programlarına entegre edilmelidir.

2- Anne ve çocukların beslenmesi üzerinde titizlikle durulmalıdır.

3- Gebelik, doğum ve doğum sonrası iyi bir bakım mental ve fiziksel sakatlığın görülme sıklığını azaltacağından, ana ve çocuk sağlığı çalışmalarında halka kaliteli bir hizmet sunulmalıdır.

4- İnfeksiyonların ve parazitik hastalıkların önlenmesi zeka engelliliğinin önemli derecede önlenmesine katkılarda bulunacaktır.

5- Kimyasal ve fiziksel zararlı etkenlerin zararlarından korunmak için çevreyi izlemek, koruma programlarının önemli bir bölümünü oluşturmalıdır.

6- Zeka engelliliğinin kaza nedenlerini azaltmak için, küçük çocuklar için uygun çevre ve ilkyardım hizmetlerinin geliştirilmesi önemlidir.

7- Zeka gelişimini artırmak için sosyal ve çevresel eğitim stimülasyonu esastır. Bunu başaramayan aileler için uygun gözlemcilerin sağlanması gerekir.

8- Genetik danışma, prenatal teşhis, erken tanı ve uygun tedavi genetik orjinli zeka engellliliğini önlemede önemlidir.

9- Yenidoğanda tarama testleri, yaşamın 3-5. günlerinde özel filtre kağıtlarına emdirilerek alınan ve belirli merkezlere gönderilen kapiller kan örneklerinde yapılmaktadır. Konjenital hipotroidi ile fenilketonüri açısından rutin olarak taranmakta ve test sonuçları pozitif olanlar kesin tanı için incelemeye alınmaktadır.

10. Koruma programları ülkenin gerçekleri göz önüne alınarak planlanmalı, sık görülen hastalıklara ve kaynaklara göre ayarlanmalar yapılmalıdır.

11. Zeka engelliliğinin nedenlerinin araştırılması için destek olunmalıdır. Ayrıca koruma programlarının etkisi ölçülmeli ve sürekli izlenmelidir.

NE YAPILABİLİR?

Zihinsel engelliliği teşhis edilir edilmez, özürlünün tam bir tıbbi muayenesinin yanısıra aile, sosyal ve eğitim hayatıyla ilgili bilgiler aileden, okul ve hastane kayıtlarından elde edilmelidir.

Çocuklara günlük yaşam, kas kontrolü, iletişim ve sosyal yaşantı ile ilgili performanslarını ölçen testler uygulanmalıdır.

Günümüzde normal gelişim gösteren bireylerin olduğu kadar, gelişim geriliği olan bireylerinde eğitimine ve toplumsal yaşama olan katkılarına verilen önem giderek artmaktadır. Çeşitli önlemler alınarak engelliliğin oluşması engellenmekte veya en uygun şekilde rehabilite edilmektedir. Bu önlemlerin başında doğum öncesi dönemden başlayarak anne ve baba adaylarının bebeğin gelişimi ve eğitimi konusunda bilgilendirilmesi gelmektedir.

Bilgilenme, olası problemlerin ve bebeğin gelişmesindeki herhangi bir gecikmenin erken fark edilmesini ve erken eğitime başlanılmasını sağlamaktadır. Engelliliğin fark edilmesinde, tedavisinde ve en uygun eğitim hizmetlerinin verilmesindeki gecikmeler çocuğun eğitimden yeterince yararlanamamasına neden olmaktadır.

Uygulanan bu testler sonucunda çocukların herbirine kendisine uygun, bireyselleştirilmiş eğitim, 3-21 yaş arasında okul sistemi içinde verilmelidir. Eğitime ne kadar erken başlanırsa başarının o derece yüksek olacağı bilinmektedir. Bu çerçevede 3 yaş öncesinde erken görüşme programları, öneriler ve erken tedavi programları verilebilir.

Birçok özürlü çocuğa okul eğitimleri sırasında yemek yeme, tuvalet temizliği becerileri kazandırılmaktadır. Konuşma eğitimi ve sosyal programların, spor aktivitelerin özürlü çocuğa yardımdaki rolü kaçınılamaz. Zihinsel engelliliğinin düzeyine bağlı olarak çocuğa bağımsız yaşama becerisi ve iş eğitimi erken adolesan döneminde verilmelidir. Orta ve hafif zihinsel özürlü olan bireylerin kendi kendilerine yetebilecekleri ve mutlu olabilmeleri mümkündür.

Zihinsel engelli çocuklara verilecek eğitimin planı çocuğun kişisel becerilerini artırmaya hedeflemelidir. Bu plan içerisine anne, baba, ideali her ikisi de alınmalıdır. Eğitim veren kurumların vazgeçilemeyecek elemanı özel eğitimcidir. Bunun dışında çocuğun gereksinimlerine göre fizyoterapist, çocuk hekimi, meslek terapisti, dil terapisti, psikolog, eğlence servisinin elemanları, taşımacılık eğitimi veren bireylerle, aile eğitimcileri bulunmalıdır.

Çocuklara okul eğitimlerinin dışında iki konuda da destek olunmalıdır; Bunlar biri sosyal aktiviteleri, diğeri de ilaç tedavisi olmalıdır.

Zihin engelli çocuklara sosyal yönden yapılacak destek, çocuğu tedavi edici ve daha sonra oluşacak olumsuzlukları önleyecek özelliktedir. Sosyal aktiveteler çok çeşitli olup, eğlence programları düzenleme, spor aktivitelerine katılma, yaş günü partileri yapma, hayvanat bahçelerine ziyaretlerde bulunma vb. bunlardan sadece birkaçıdır.

İlaç tedavisi zihinsel engelliğe veya gelişme geriliğiyle birlikte bulunan psikiyatrik durumlarda gereklidir. Bu durumlar şiddetli depresyon, obsesif-konvulsif hastalık, dikkat bozukluğu-hiperaktivite ya da psikiyatrik hastalıkların diğer formlarıdır. Özellikle epileptik hastalarda tedavinin düzenli olması hayati önem taşır.

Zihinsel engelli bireylerin ailelerine yardım da son derece önemlidir. Çünkü sıcak aile ortamının sağlanması zihinsel engelli bireylerdeki tüm potansiyeli açığa çıkaracak yegane yoldur. Ancak bu hedeflere ulaşabilmeleri için zihinsel engellilerin uygun yeterli eğitime, toplumsal, sosyal, aile ve bireysel desteğe ihtiyaçları vardır. Zihinsel engelli bir çocukla birlikte olmak aile için belki bir ömür boyu çok zorlu, sabırlı ve çoğu zaman tek başına mücadele etmek anlamına gelmektedir.

Ailenin yaşadığı güçlüklerin en başında konu hakkındaki bilgi eksikliği gelmektedir. Psikolojik sebepler, çevre ile ilgili sebepler, ekonomik sebepler, eğitim ve sağlık kuruluşlarına ailenin ulaşabilme durumu, aile herhangi bir sosyal güvenlik şemsiyesi altında olsa bile (değilse güçlükler daha da artar) karşılanamayan giderler ile aileyi zaman zaman aşırı derecede sıkıntıya sokan toplumsal yalnızlık duygusuna kapılma vb. belli başlı problemlerdendir.

Unutulmamalıdır ki; ne yapılacağı kavramından veya tedavi kavramından anlaşılan, çocuğun normal zeka düzeyine erişmesini sağlamak değildir. Çocukta var olan potansiyeli en iyi şekilde kullanmasını sağlamaktır. Gerçekçi, sabırlı olunması gereklidir.

Zihinsel engelliler kısırlaştırılsın talebi

Zihinsel engelli kadınların kandırılarak tecavüze uğraması üzerine diş hekimi Sevil Çağlar zihinsel engelli kadınlar kısırlaştırılsın teklifini sundu. Sevil Çağlar bu önerisine gerekçe olarak şu tezleri öne sundu. Zihinsel engelli kadınlar tecavüze uğruyor tecavüz sonucu hamile kalıyorlar hamile kalan zihinsel engelli kadının dünyaya getireceği çocukta zihinsel engelli oluyor. doğan çocukta kız olursa onada ilerde tecavüz edilebilir. Bu nedenle zihinsel engelli kadınları kısırlaştırarak bu işin önüne toptan geçilebileceği tezini öne sürüyor.

Diş hekimin öne sürdüğü bu görüş toplumun tüm kesimi tarafından ilkel geri kalmış insanlık dışı bir öneri olarak değerlendirilken diş hekimine olan tepkiler artarak devam ediyor.

Zihinsel Engelli Bireylerde Cinsellik

Tüm engelsiz insanlar gibi zihinsel engeli bulunanlar da toplumsal yaşama uyum sağlamak adına bir takım aktivitelere ihtiyaç duyarlar. Herkes bilir ki zihinsel engelliler de karınlarını doyurmak, susuzluklarını gidermek, uyku ihtiyacını gidermek gibi temel gereksinimlerin dışında sevgi kavramına ihtiyaç duyarlar. Hem sevmek hem de sevilmek onlar için çok önemlidir.

Tüm bunların dışında onların da cinsel manada ihtiyaçları vardır. Tıpkı diğer ihtiyaçları gibi… Her ne kadar akli olarak normal bir insan kadar gelişmemiş olsalar da fiziksel anlamdaki gelişmeleri eksiksizdir. Fiziksel gelişmelerine paralel olarak hormonal olarak da herhangi bir sorunları yoktur. Yani vücutları cinsellik hormonlarını da eksiksiz üretir.

Genel olarak düşünürsek, zihinsel engellilerin cinsel isteklerini ifade edemedikleri görülür ama bu onların cinsel dürtülerinin devre dışı olduğu anlamına gelmez.

Zihinsel engellilerde de cinsellik eğitimi doğumu takiben başlamalı ve ölene kadar devam etmelidir. Bu durum karşısında zorlanan ebeveynler çoğu kez zihinsel engelli çocuklarının cinselliği öğrenmelerini sağlayamazlar. Bu zorlanmanın yanı sıra utanç verici bir durum olduğu gerekçesiyle yardım istemeye de yanaşmazlar. Halbuki bu durum zihinsel engeli bulunan çocuğun yeterince gelişmesinin önündeki en büyük engellerden biridir.

Zihinsel engelli çocuklarda cinselliğin incelenmesi ve duruma göre uygulamalar ortaya konulması için normal yaşını değil, gelişme seviyesini ele almak mantıklı olandır. Bir örnek vermek gerekirse; normalde 20 yaşında olup da zihin yaşı 6-7 olan bir birey “Anneciğim, babacığım bebekler nasıl doğar? Ablamın neden pipisi yok?” gibi sorular sorabilir. Bu sorular normal karşılanmalıdır. Bu tip sorular dışında; zihinsel engelli çocuklar, banyo yapan birini dikkatlice seyredebilir, coşkulu ve korkulu durumlarda eli cinsel uzvuna uzanabilir, flörtü olduğunu söyleyebilir, cinsel içerikli küfür ve şakaları tekrarlayabilir, karşısındakini öpebilir. Böylesi davranışlar da normal karşılanmalıdır.

Uzmanlar tarafından yapılan uzun gözlemlerden sonra, zihinsel engeli bulunan ergen ya da ergenlik evresindeki erkek çocukların kızlara göre cinselliğe daha fazla ilgili oldukları görülmüştür. Ayrıca zeka seviyesinin artmasının da cinselliği daha fazla dile getirmede etkin rol oynadığı kanıtlanmıştır.

İlgi ve sevgi eksikliği, cinsel saldırılar, herhangi bir işi olmama, kendini yeterince anlatamama gibi sorunlar da zihinsel engellilerde cinsellikten bahsetme düzeyini arttırmaktadır.

Zihinsel engellilere cinsellik dersi verilirken yeterince açık olmaya dikkat edilmeli, gizli kapaklı ifadeler kullanılmamalıdır. Aksi takdirde çocuk kendi algıları ile bu bilgileri harmanlayıp yanlış sonuçlara varabilir.

Engellilerin, ebeveynleri dışında cinsel bilgi alabilecekleri başka bir güvenilir kaynak bulmak oldukça zordur. Bu nedenle ebeveynler cinsel eğitime de diğer eğitimlerde olduğu kadar önem göstermelidir.

Bir diğer önemli konu da ergenliğe erişmiş olan zihinsel engelli kızların adet görmesidir. Engellinin zor durumlara düşmemesi için ergenlik öncesinde kısa da olsa bir eğitim verilmelidir. Ergen duruma gelen engelli kızların vücutları da şeklini aldığı için gerek adet dönemi, gerekse genital bölge temizliği konusunda hem teorik hem de uygulamalı eğitim verilmelidir.