Onlar da oy kullanmak istiyorlar

Merhabalar sevgili okurlar. Geçtiğimiz Cuma yayınlanan “Biz de Oy Vermek İstiyoruz” başlıklı yazımın ardından pek çok telefon ve e-posta mesajı aldım. Bu yüzden, izin verirseniz, bugün de aynı konuda yazmaya devam etmek istiyorum.

Öncelikle, geçtiğimiz referandumda sandığı dördüncü katta olduğu için oy kullanmakta büyük zorluk çeken engelli yakınım arayarak, kendisinin yine aynı kattaki sandığa verilmiş olduğunu bildirdi. Oysa ki geçen yıl dördüncü kata sandalye ile taşınarak çıkarılmş ve bu nedenle sandık başında epey tartışma yaşanmıştı. Sandık kurulu üyeleri bu durumu ilçe seçim kuruluna iletemezler miydi? Tüm sandıkların yetkilileri bu gibi kişileri not almış ve ilgili birimlere iletmiş olsa, sorun bu seçime kadar çözümlenmiş olurdu.

Bazı arkadaşlarım da beni arayarak kendilerinin ya da yakınlarının geçici sakatlık yaşadığını, sandıkları üst katlarda yer alır ise ne yapacaklarını bilemediklerini söylediler.

Dahası, e-postama gelen mesajlardan oy kullanma sıkıntısı çekenlerin yalnızca engelliler olmadığını anladım. Almanya’dan yazan Doç. Dr. Sümer Haşimoğlu, “Engellilerle ilgili yazınızı eşimle birlikte okuduk ve biz engelsiz vatandaşlara Almanya’da konsoloslukların yapmış ve koymuş oldukları engelleri aşağıda özetlemeye çalıştım. Lütfen bir göz atarsanız ve dile getirirseniz gurbetçiyi memnun edersiniz……” diyerek başlıyor ve pek çok kişinin şikayetini teker teker iletiyor.

“Oy kullanmak vatandaşlık hakkıdır düşüncesinden hareketle Mayıs için bir buçuk ay önce bilet aldık. Konsoloslukla iletişime geçmeye çalıştık; olmayınca, kalktık Berlin’e gittik (iki saat). Yurtdışı seçmen kütüğüne kaydımızı yaptırdık, ….. Konsolos Yardımcısı’ çıktık, Türk Pasaportumuzu uzatmak istedik. Uzatma kalktı dediler. Yenisini çıkaralım dedik, internetten randevu alacaksınız ama Haziran’ın yedisinden önce randevu yok ve en az iki hafta sürer dediler. Biz oradayken bizim gibi biletini almış ve de pasaport almak isteyen diğer vatandaşlara da aynı şey  söylendi.” diyor çifte vataşlığa sahip olan Ahmet Anak ve ilave ediyor: “Biz yine de ABD pasaportu ile geleceğiz Türkiye’ye. Nüfus cüzdanımız da yanımızda, ama oy kullandırılıp kullandırılmayacağımızı bilmiyoruz….”

İnternet çağında Devletimiz bizden pek çok işi bu nimeti kullanarak yapmamızı bekliyor. Örneğin: Gurbetçi vatandaşlarımızın da belirttiği gibi, pasaport işlemleri artık yalnızca internet üzerinde başlatılabiliyor. Apartmanlarda kapıcıların SSK bildirimleri yalnızca internet üzerinde yapılabiliyor. Emekli maaşımızı aldığımız bankayı değiştirmek istiyorsak önce

e-devlet şifresi almamız, sonra da bu isteğimizi gerçekleştirmek için internetten başvuru yapmamız gerekiyor. İlkokul öğrencilerinden ödevlerinin çoğunu internet kullanarak yapmaları bekleniyor. Ama aynı devlet, sıra kendisine geldiğinde, zaten elinde olan bilgileri bizden tekrar tekrar istiyor. Ahmet Anak’ın dediği gibi, “git onu getir, bunu getir, savcılıktan kağıt getir, muhtardan kayıt getir, nüfus memurluğundan kütük kaydını getir, mahkeme kararını getir, diplomanın noter onaylı suretini getir, askerliğini yaptığına dair belge getir…”

sözleri ile karşılaşıyoruz hep.

Ayrıca, ülkemizde eğitim düzeyi pek yüksek değil. Okuma yazma bilmeyenlerin oranı ise, tersine, oldukça yüksek. Böyle bir toplumda vatandaşlardan bazı işlemleri yalnızca internet kullanarak yapmaları beklenemez. Örneğin: Bazı apartmanlarda internet, hatta bilgisayar kullanan hiç kimse yok. Benim bildiğim böyle bir apartmanın yöneticisine SSK’nın önerdiği çözüm ise aynen şöyle: “Kapıcınız bir internet kafeye gidip birinden rica etsin.” Ama aynı SSK, bu işlem için gerekli olan şifreyi apartmanın kapıcısına teslim etmiyor, yöneticinin  kendisini istiyor. Sonra da yöneticinin bu şifreyi kapıcıya verip internet kafede herhangi birine işlem yaptırmasını öneriyor. İlköğrenim gören çocukların hepsinin evinde bilgisayar ve internet yok. Eğer biz o çocuktan internetten yararlanılarak yapılacak bir ödev bekliyorsak, önce ona okulda kullanabileceği bir bilgisayar vermeli ve bunu kullanmayı öğretmeliyiz. Eğer bunu yapabilirsek, işte o zaman, onlar büyüdükten sonra her işlerini internet üzerinde gerçekleştirmelerini bekleyebiliriz.

Bugün farklı engellerden söz ettik. Biliyorum ki, bu engeller kalktıkça bizim engellerimiz de bizi daha az acıtacak.

Engellerimizi hissettirmeyecek, engelsiz bir yaşam dileği ile…

Ayşegül DOMANİÇ
adomanic@hurrriyet.com.tr

Yorum yapın