Çalışma ve Sosyal Güvenlik İletişim Merkezi ”Alo 170..”

Çalışma ve Sosyal Güvenlik İletişim Merkezi 15 Kasım 2010 tarihinde hizmete girdi. İletişim Merkezi çalışma hayatı ve sosyal güvenlik hakkında her türlü;

Soru,

Öneri,

Eleştiri,

İhbar,

Şikâyet,

Başvuru ve taleplerinizi,

Etkin ve hızlı bir biçimde çözüme kavuşturabilmek amacıyla kurulmuştur. 

Çalışma ve Sosyal Güvenlik İletişim Merkezi “ALO 170..” i 7 gün 24 saat arayabilirsiniz. 

İletişim merkezimiz, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Sosyal Güvenlik Kurumu ve Türkiye İş Kurumu tarafından sunulan tüm hizmetlerle ilgili olarak bilgilendirme yapmakta ve çözüm üretmektedir. 

İletişim Merkezimize gelen tüm çağrılara uzmanlarımız doğrudan cevap vermekte ve ilk görüşmede talepler sonuçlandırılmaya çalışılmaktadır. Çağrılara hemen cevap üretilemediği durumlarda anında kurum ve kuruluşlarımızla iletişime geçilerek en geç 72 saat içerisinde taleplere cevap verilmektedir. 

İletişim Merkezimizde görevli personelin % 50’si özürlü kişilerden oluşmaktadır.

Ak Parti ve Ağaçların Arasına Sıkışan Ümit.!

Evet sevgili dostlar seçimlere sayılı günler kala ülkemiz derin belki de telafisi çok zor badireler atlatıyor. Şu an mevcut hükümette bulunan Ak parti 2002 den beri iktidarda, halktan 3. kez icazet isteyecek. Diğer tarafta kaset skandalıyla genel başkan değiştiren ana muhalefet partisi CHP ve yine birden çok kaset skandallarıyla neredeyse genel başkan hariç A kadrosu değişen MHP…

Seçim bu üç partinin arasında geçecek desek sürpriz olmaz herhalde.. Bir ilginçlik de bazı dini cemaatlerin özellikle Süleymancılar ve İskender Paşa Cemaatinin seçime sayılı günler kala sevenlerine MHP’ye oy vermeleri konusunda telkinde bulunmaları.. İskender paşa cemaati ki Ak partinin üst düzey yöneticilerin bir kısmının bu cemaate tabii olduğunu bilmeyen yoktur. İsmi bende kalsın diyeceğim ama zaten kendileri her yerde bunu söylüyorlardı. Şimdi merak ettiğim bu yöneticiler hizmet ettikleri Ak Partiye mi oy verecekler yoksa hoca efendilerinin sözünü mü tutacaklar.

Alternatifimiz yok ki.!!!

Şunu da çok merak ediyorum. Hakikaten ülkeyi yöneten Ak parti halkın iyi durumda olduğuna inanıyor mu.? Yoksa Zaten alternatifimiz yok mu diyorlar.? Bu sözde kafamı kurcalıyor. Alternatifimiz yok demek zaten kendini otomatikman başarısız olarak tanımlıyorsun demek değil mi.? Ben siyasetçi değilim ama neredeyse günümün büyük kısmı dışarıda halkla geçiyor. Her kesimden insanlarla görüşüyorum. Hakikaten maddi sıkıntılarla boğuşan aç sefil bir sürü insan var. Eskiden insanlar zengin olmanın hayalini kurardı. Yazlık, yeni bir araba falan hayalleri vardı. Şimdi ise karnımı nasıl doyururum derdi var, bir iki de çocuk varsa akşama eve kuru ekmek nasıl götürürüm derdi var. Hocam abartıyorsunuz diyorsanız gazeteden telefonumu alın.. Avrupa kenti olan Kocaeli’nde binlerce perişan eve bizzat ben götüreyim.. Bunlar bana göre Ak partinin olumsuzlukları.!!!

Artık Sanal da olsa Darbe Olmayacak;

Olumlu yanlarına bakarsak en önemlisi Türkiye’de belirli kitle vardı. Onlara dokunulamıyordular, yargılanamıyorlardı. Bugün tek tek yargılanıyorlar… Kim derdi ki Kenan Evren savcıya ifade verecek, şimdi yargılanacak belki de hapse atılacak… Bir sürü kirli planlar tek tek ortaya çıktı.Yıllardır ülkeyi hortumlayan gruplar basınından tut sanayicisine kadar tek tek yargının karşısına çıkartıldı.

En son yaşanan gelişmeye hatırlarsak; Eski Genel Kurmay başkanı Başbuğun; Poyrazköy’deki  lav silahları için ‘boru’, Albay Dursun Çiçek’in ‘ıslak imzalı’ “AK Parti ve Gülen’i Bitirme Planı” içinse ‘kâğıt parçası’ demesi boşuna değilmiş… 4 yıl sonra ortaya çıkan son belgeye göre, 2007’deki ‘367 endeksli’ cumhurbaşkanlığı seçim krizini ve ‘darbe tehdidini’ bizzat yöneten; dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı, yani bir önceki Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ… Ergenekon sanığı emekli Albay Levent Göktaş’ın ofisinde el konulan 51 Numaralı DVD’de kayıtlı metin, Erkan Mumcu ve Mehmet Ağar’ın niçin Meclis’teki oturuma katılmadıklarını açıkça belgeliyor.

Siyasi ve diğer ilgili kişilerle görüşmeleri, Başbuğ adına gayri resmi danışmanı Doç. Dr. Nuran Yıldız’ın yaptığı belirtiliyor, zamanın Genelkurmay İstihbarat Şube Müdürü Albay Turgut Ak imzalı bilgi notunda.. “İrtica ile Mücadele Eylem Planı” davasına bakan İstanbul 13.  Ağır Ceza Mahkemesi’ne ulaşan emniyet tespit tutanağındaki belge, siyasete sadece emekli askerlerin müdahale etmediğini de ispatlıyor. Hatırlarsanız, 28 Şubat sürecinin karargâh komutanı İsmail Hakkı Karadayı’nın ANAP lideri Mumcu’ya, Köşk’teki koltuğun 11’inci sahibinin belirleneceği turlara katılma ‘dediği’ ileri sürülmüştü. O yılların Genelkurmay İkinci Başkanı Ergin Saygun ile İstihbarat Başkanı Korgeneral Aslan Güner’e de paraf açılan belgede yazanlara dönersek; Başbuğ’un Mumcu’ya ilettiği mesajın ana özeti şu; “Anayasa Mahkemesi’yle konuşuldu. AK Parti kapatılacak. Erdoğan, Gül ya da Arınç’tan biri cumhurbaşkanı seçilirse TSK müdahale edecek. Yeni oluşum sözü veriyoruz..” Siyasetin yeni dizaynında  Rifat Hisarcıklıoğlu, Sinan Aygün, Abdüllatif Şener ve Cemil Çiçek’in adları geçiriliyor. Olaydan, ordunun birinci ismi Yaşar Büyükanıt da haberdar.. Yaşanan olayın bütün tanıkları canlı yalan olma ihtimali bana göre yüzde sıfır.. Sırf bu tür çirkin komplolara karşı koyduğu için bile Ak partiye oy verilir. Bize yansımayan bir sürü komplolar.. Görünen o ki Milletimiz her ne kadar maddi olarak fazla rahatlamış gibi görünsede büyük bir teveccühle bana göre % 55 ile Ak Partiyi tekrar iktidar yapacak ne dersiniz.?!

..Ve hikayemize dönelim;

 Ağaçlar arasında sıkışan Ümit;

Küçük çocuk, baloncuyu büyülenmiş gibi takip ederken, şaşkınlığını gizleyemiyordu. Onu hayrete düşüren şey, “Bizim eve bile sığmaz” dediği o güzelim balonların adamı nasıl havaya kaldırmadığı idi. Baloncu dinlenmek için durakladığında o da duruyor ve sonra yine takibe koyuluyordu. Bir ara adamın kendisine baktığını fark ederek ona doğru yaklaştı ve bütün cesaretini toplayarak;

– Baloncu amca, dedi. Biliyor musun benim hiç balonum olmadı..

Adam çocuğu söyle bir süzdükten sonra;

– Paran var mı.? diye sordu. Sen onu söyle..

– Bayramda vardı, diye atıldı çocuk, önümüzdeki bayram yine olacak..

– Öyleyse bayramda gel, dedi adam. Acelem yok, ben beklerim..

Çocuk sessizce geri döndü. O ana kadar balonlardan ayırmadığı gözleri dolu dolu olmuş, yürümeye bile mecali kalmamıştı. Bir kaç adım attıktan sonra elinde olmadan tekrar onlara baktığında, gördüklerine inanamadı. Balonlar, her nasılsa adamın elinden kurtulmuş ve yol kenarındaki büyük bir akasya ağacının dallarına takılmıştı. Çocuk, olup bitenleri büyük bir merakla takip ederken, baloncu ona doğru dönerek;

– Küçük, diye seslendi. Balonları ağaçtan kurtarırsan birini sana veririm..

Yapılan teklif, yavrucağın aklını başından almıştı. Koşarak ağacın altına doğru yöneldi ve ayakkabılarını aceleyle fırlatıp tırmanmaya başladı. Hedefine adım-adım yaklaşırken duyduğu heyecan, bacaklarını kanatan akasya dikenlerinin acısını hissettirmiyordu. Sincap çevikliğiyle balonlara ulaştığında bir müddet onları seyretti ve dallara dolanan ipi çözerek baloncuya sarkıttı. Ancak balonlardan birisi iyice sıkıştığından diğerlerinden ayrılmış ve ağaçta kalmıştı. Çocuk onu kurtarmaya kalkışsa, dikenlerden patlayacağını çok iyi biliyordu. İster istemez balonu yerinde bırakıp aşağıya indi ve adama dönerek;

– Birini bana verecektiniz, dedi. Hangisi o.?

Adam elinin tersiyle burnunu sildikten sonra;

– Seninki ağaçta kaldı evlat, dedi. İstersen çık al..

Çocuk bu sefer ayakta bile duramadı. Kaldırım kenarına oturup baloncunun uzaklaşmasını bekledikten sonra, dallar arasında parlayan balona uzun uzun bakarak;

– “Olsun..”, diye mırıldandı. “Olsun..” Ağacın üzerinde kalsa da, bir balonum var ya artık..

Fatih Ekinci

ARK Otomotiv’den engelli taşıma sistemi.!

İlimiz Kullar bölgesinde faaliyet gösteren,  Ali Rıza Kasım’ın yönetim kurulu başkanı olduğu ARK Otootiv Şirketi,  geçtiğimiz aylarda özel araçlar için bebek koltuğu üretimi yaparak dikkati çekmişti. ARK Pres, Türkiye’de ilk kez  “Engelli taşıma sistemi” üretimine de başladı.Bedensel engelli vatandaşlar, kısa mesafeleri kendi tekerlekli arabaları ile  gidebiliyorlar. Ancak tekerlekli sandalyeye mahkum engellilerin, bir araca binmesi, araçla seyahat etmesi hem kendileri, hem yakınları için hiç kolay değil..  Bu ihtiyaçtan yola çıkan ARK Otomobil,  engellilerin tekerlekli arabaları ile  özel araçlarına kolayca binip inmelerini sağlayacak bir sistemi geliştirdi. ARK Otomotiv Genel müdür Yardımcısı  Pelin Kasım,  patentini aldıkları bu sistemi, şimdilik  Wolsvagen, Citroen, Renault markalı araçlara monte ettiklerini , sistemin araçların ruhsatına da işlendiğini söyledi.  Pelin Kasım, “Çok büyük talep var.  sistem araçlara, bu araçların özelliğini hiç bozmadan monte edilebiliyor” dedi.

Engelli taşıma sistemi, bu sisteme uygun araçlara, talep halinde 2 gün içinde monte edilebiliyor.  Sistemin anahtar teslim fiyatı 10 bin Euro..

Otizm kalıtsal mı.?

Yüzlerce küçük genetik değişikliğin otizmde rol oynayabileceği, bu değişikliklerin beyin hücreleri arasındaki bağlantıyı etkileyebileceği belirlendi.

“Neuron” dergisinde yayımlanan üç araştırma, otizmde genetik değişikliklerin kalıtsal olmadığı varsayımını güçlendirdi.

Çocuklarından biri otistik olan iki çocuklu yaklaşık bin aileyi kapsayan araştırmalardan birinde, otistik çocukta genetik değişiklilere uğrama riskinin, erkek ya da kız kardeşinden 4 kat fazla olduğu ve değişikliklerin kendiliğinden meydana geldiği görüldü.

Araştırmalardan birine imza atanlardan Dr. Michael Wigler, sonuçlara göre, genetik değişiklik çeşitliliğinin çok fazla olduğunu, bu nedenle bir otizm türüne yönelik özel tedavinin diğer türlerde hiçbir etkisinin olmayabileceğini belirtti.

Wigler ve ekibinin çalışması, ilk kez genomda (kromozomlarda bulunan genetik şifrelerin tamamı) 250-300 bölgenin bulunduğunu, bu değişikliklerin bir otizm türüne yol açabileceğini gösterdi.

İkinci araştırmayı yapanlardan Yale Üniversitesinden Dr. Matthew State de bu araştırmaların otizmin “yapısının” anlaşılması açısından önemli bir adım olduğunu vurguladı.

Üçüncü araştırmaya imza atanlardan Dr. Dennis Vitkup da yaptıkları incelemelerin, otizmin sinir hücreleri arasındaki iletişimin bozulmasından kaynaklandığına ilişkin varsayımı desteklediğini ifade etti.

Kök hücre uygulamalarında hasta güvenliğinin sağlanması amacıyla çalışma başlatıldı

Sağlık Bakanlığı, son yıllarda bir çok hastalık için umut olarak gösterilen kök hücre uygulamalarında hasta güvenliğinin sağlanması amacıyla çalışma başlattı.

Hücre ve doku üretimi için de geçerli olduğuna dikkati çeken uzmanlar, bu konuda belirli standartlar getirilmesinin, kök hücre uygulamalarının önünü açacağını bildirdi. Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından Kızılcahamam’da düzenlenen çalıştayda, hücre ve doku üretimi, bunlarla ilgili bankacılık faaliyetleri, etiketleme ve ithalat gibi konular masaya yatırıldı.

Tedavi Hizmetleri Genel Müdür Yardımcısı Arif Kapuağası, çalışmalarla ilgili bilgi verirken bir süre önce çıkarılan İnsan Doku ve Hücreleri ile Bunlarla İlgili Merkezlerin Kalite ve Güvenliği Hakkında Yönetmelik ile üst yapının oluşturulduğu, çıkarılacak yönergelerle de sistemle ilgili mevzuatın tamamlanmış olacağını söyledi.

Çıkarılacak düzenlemelerle hücre ve dokuların üretimi ve ithali ile ilgili standartların belirleneceğini, bu standartlara sahip olanların üretim yapabileceğini anlatan Kapuağası, ancak Sağlık Bakanlığı’ndan ruhsatlı merkezlerde üretilenler ya da ithaline izin verilenlerin hastalara nakledilebileceğini bildirdi.

Halen bazı merkezlerin geçici ruhsatlarla çalışabildiğini, düzenlemelerin yürürlüğe girmesinden sonra bu merkezlere mevzuata uyum göstermeleri için süre tanınacağını kaydeden Kapuağası, şu bilgileri aktardı;

”Kök hücre üretimi yapan kordon kanı bankaları şu anda geçici ruhsatla çalışabiliyor. Bu merkezlere mevzuata uyum sağlamaları için 1 yıllık süre tanıyacağız. Ayrıca, etiketleme ve barkodlamayla bu ürünlerin tıpkı ilaçta olduğu gibi üretimden hastaya nakledildiği aşamaya kadar her süreçte takip edilmesi planlanıyor. Hastalara nakledilecek hücre ve dokular aynı zamanda ilaç gibi aynı standartlarda olacak, yurt dışındaki geri çekme işleminden de anında haberdar olabileceğiz. Mevcut uygulamada, ülkemizde üretilen ya da yurt dışından getirilen hücre ve dokular kimlere verildi kontrol edilemiyor. Çekme işleminde, sadece ilgili firma internet sitesinden bildirim yapıyor. Artık ilaçtaki gibi bir geri çekme bildirimi olacak ve bu otomatikman yapılacak. Yeni düzenlemeyle bütün bunlar denetim altına alınacak. Tüm bu düzenlemeler hücresel tedavilerin önünü açacak..”

Bunların yapılmaması halinde, hastalara ne tür bir hücre veya doku nakledildiğinin bilinemeyeceğini, bunun da hasta güvenliğini tehlikeye atacağını vurgulayan Kapuağası, ”Yurt dışından ithal edilmesinden çok Türkiye’de doku ve hücre üretimini teşvik edeceğiz. Bu bizim için büyük önem taşıyor. Bunun ekonomiye katkısı da büyük olacak” şeklinde konuştu.

”Merdiven altı üretim”

Sağlık Bakanlığı Kök Hücre ve Kemik İliği Nakli Bilim Komisyonu ve Hücresel Tedavi Derneği Başkanı Prof. Dr. Osman İlhan da ruhsatlı olmayan yerlerde denetimsiz ve kuralsız yapılan üretimler için kullanılan ”Merdiven altı üretim” tabirinin bu hücre ve doku üretiminde de söz konusu olabileceğini bildirdi.

Ekim ayında yürürlüğe giren İnsan Doku ve Hücreleri ile Bunlarla İlgili Merkezlerin Kalite ve Güvenliği Hakkında Yönetmelik ile mevzuat alanında batı ülkelerinin standardının yakalandığını kaydeden İlhan, bu yönetmeliğin işlerlik kazanması için yönergelere ihtiyaç olduğunu söyledi.

Kök hücre uygulamalarının bir tedavi değil, deneysel çalışmalar olduğunun altını çizen Prof. Dr. İlhan, şöyle konuştu;

”Özellikle hücre ve doku üretimi ve bankacılığı büyük öneme sahip bir konu.. Kök hücre uygulamaları henüz araştırma safhasında olduğu için belirli bir standart oluşturulması çok önemli.. Hücre ve dokuların Sağlık Bakanlığı’ndan ruhsatlı merkezlerde üretilmesi ve hastalara belirli standartlara sahip doku veya hücrenin nakledilmesi büyük önem taşıyor. Aksi halde güvensiz ve yan etkiye yol açan hücrelerin nakledilmesi söz konusu olur ki bu da hasta güvenliğini olumsuz etkiler. Hücre ve dokular da ilaçta olduğu gibi güvenli yerlerde üretilmelidir..”

Yapılacak protokollerle hastalara verilecek hücrelerin tipi, sayısı, canlılığı, yan etkileri ve başarı oranlarının denetleneceğini bildiren İlhan, ”Denetimsiz üretilen ürünlerin kullanılması nedeniyle başarısız sonuçlar elde edilmesi ve yan etkiler ortaya çıkması hem hastalarda hem de hekimlerde kafa karışıklığına yol açıyor. Bu düzenlemelerin yürürlüğe girmesiyle bu tür olumsuzluklar artık görülmeyecek. Böylece deneysel uygulamalar zamanla rutin tedaviye dönüşebilecek” diye konuştu.

Sağlık Bakanlığı Organ Nakli ve Diyaliz Hizmetleri Daire Başkanı Halil Yılmaz Sur ise gelişmiş batı ülkeleri ve ABD’de bile hücre ve doku nakli konusunda bu kadar kapsamlı mevzuat bulunmadığını, Türkiye’nin bu konuda diğer ülkeler için örnek oluşturacağını bildirdi.