ARK Otomotiv’den engelli taşıma sistemi.!

İlimiz Kullar bölgesinde faaliyet gösteren,  Ali Rıza Kasım’ın yönetim kurulu başkanı olduğu ARK Otootiv Şirketi,  geçtiğimiz aylarda özel araçlar için bebek koltuğu üretimi yaparak dikkati çekmişti. ARK Pres, Türkiye’de ilk kez  “Engelli taşıma sistemi” üretimine de başladı.Bedensel engelli vatandaşlar, kısa mesafeleri kendi tekerlekli arabaları ile  gidebiliyorlar. Ancak tekerlekli sandalyeye mahkum engellilerin, bir araca binmesi, araçla seyahat etmesi hem kendileri, hem yakınları için hiç kolay değil..  Bu ihtiyaçtan yola çıkan ARK Otomobil,  engellilerin tekerlekli arabaları ile  özel araçlarına kolayca binip inmelerini sağlayacak bir sistemi geliştirdi. ARK Otomotiv Genel müdür Yardımcısı  Pelin Kasım,  patentini aldıkları bu sistemi, şimdilik  Wolsvagen, Citroen, Renault markalı araçlara monte ettiklerini , sistemin araçların ruhsatına da işlendiğini söyledi.  Pelin Kasım, “Çok büyük talep var.  sistem araçlara, bu araçların özelliğini hiç bozmadan monte edilebiliyor” dedi.

Engelli taşıma sistemi, bu sisteme uygun araçlara, talep halinde 2 gün içinde monte edilebiliyor.  Sistemin anahtar teslim fiyatı 10 bin Euro..

Otizm kalıtsal mı.?

Yüzlerce küçük genetik değişikliğin otizmde rol oynayabileceği, bu değişikliklerin beyin hücreleri arasındaki bağlantıyı etkileyebileceği belirlendi.

“Neuron” dergisinde yayımlanan üç araştırma, otizmde genetik değişikliklerin kalıtsal olmadığı varsayımını güçlendirdi.

Çocuklarından biri otistik olan iki çocuklu yaklaşık bin aileyi kapsayan araştırmalardan birinde, otistik çocukta genetik değişiklilere uğrama riskinin, erkek ya da kız kardeşinden 4 kat fazla olduğu ve değişikliklerin kendiliğinden meydana geldiği görüldü.

Araştırmalardan birine imza atanlardan Dr. Michael Wigler, sonuçlara göre, genetik değişiklik çeşitliliğinin çok fazla olduğunu, bu nedenle bir otizm türüne yönelik özel tedavinin diğer türlerde hiçbir etkisinin olmayabileceğini belirtti.

Wigler ve ekibinin çalışması, ilk kez genomda (kromozomlarda bulunan genetik şifrelerin tamamı) 250-300 bölgenin bulunduğunu, bu değişikliklerin bir otizm türüne yol açabileceğini gösterdi.

İkinci araştırmayı yapanlardan Yale Üniversitesinden Dr. Matthew State de bu araştırmaların otizmin “yapısının” anlaşılması açısından önemli bir adım olduğunu vurguladı.

Üçüncü araştırmaya imza atanlardan Dr. Dennis Vitkup da yaptıkları incelemelerin, otizmin sinir hücreleri arasındaki iletişimin bozulmasından kaynaklandığına ilişkin varsayımı desteklediğini ifade etti.

Kök hücre uygulamalarında hasta güvenliğinin sağlanması amacıyla çalışma başlatıldı

Sağlık Bakanlığı, son yıllarda bir çok hastalık için umut olarak gösterilen kök hücre uygulamalarında hasta güvenliğinin sağlanması amacıyla çalışma başlattı.

Hücre ve doku üretimi için de geçerli olduğuna dikkati çeken uzmanlar, bu konuda belirli standartlar getirilmesinin, kök hücre uygulamalarının önünü açacağını bildirdi. Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından Kızılcahamam’da düzenlenen çalıştayda, hücre ve doku üretimi, bunlarla ilgili bankacılık faaliyetleri, etiketleme ve ithalat gibi konular masaya yatırıldı.

Tedavi Hizmetleri Genel Müdür Yardımcısı Arif Kapuağası, çalışmalarla ilgili bilgi verirken bir süre önce çıkarılan İnsan Doku ve Hücreleri ile Bunlarla İlgili Merkezlerin Kalite ve Güvenliği Hakkında Yönetmelik ile üst yapının oluşturulduğu, çıkarılacak yönergelerle de sistemle ilgili mevzuatın tamamlanmış olacağını söyledi.

Çıkarılacak düzenlemelerle hücre ve dokuların üretimi ve ithali ile ilgili standartların belirleneceğini, bu standartlara sahip olanların üretim yapabileceğini anlatan Kapuağası, ancak Sağlık Bakanlığı’ndan ruhsatlı merkezlerde üretilenler ya da ithaline izin verilenlerin hastalara nakledilebileceğini bildirdi.

Halen bazı merkezlerin geçici ruhsatlarla çalışabildiğini, düzenlemelerin yürürlüğe girmesinden sonra bu merkezlere mevzuata uyum göstermeleri için süre tanınacağını kaydeden Kapuağası, şu bilgileri aktardı;

”Kök hücre üretimi yapan kordon kanı bankaları şu anda geçici ruhsatla çalışabiliyor. Bu merkezlere mevzuata uyum sağlamaları için 1 yıllık süre tanıyacağız. Ayrıca, etiketleme ve barkodlamayla bu ürünlerin tıpkı ilaçta olduğu gibi üretimden hastaya nakledildiği aşamaya kadar her süreçte takip edilmesi planlanıyor. Hastalara nakledilecek hücre ve dokular aynı zamanda ilaç gibi aynı standartlarda olacak, yurt dışındaki geri çekme işleminden de anında haberdar olabileceğiz. Mevcut uygulamada, ülkemizde üretilen ya da yurt dışından getirilen hücre ve dokular kimlere verildi kontrol edilemiyor. Çekme işleminde, sadece ilgili firma internet sitesinden bildirim yapıyor. Artık ilaçtaki gibi bir geri çekme bildirimi olacak ve bu otomatikman yapılacak. Yeni düzenlemeyle bütün bunlar denetim altına alınacak. Tüm bu düzenlemeler hücresel tedavilerin önünü açacak..”

Bunların yapılmaması halinde, hastalara ne tür bir hücre veya doku nakledildiğinin bilinemeyeceğini, bunun da hasta güvenliğini tehlikeye atacağını vurgulayan Kapuağası, ”Yurt dışından ithal edilmesinden çok Türkiye’de doku ve hücre üretimini teşvik edeceğiz. Bu bizim için büyük önem taşıyor. Bunun ekonomiye katkısı da büyük olacak” şeklinde konuştu.

”Merdiven altı üretim”

Sağlık Bakanlığı Kök Hücre ve Kemik İliği Nakli Bilim Komisyonu ve Hücresel Tedavi Derneği Başkanı Prof. Dr. Osman İlhan da ruhsatlı olmayan yerlerde denetimsiz ve kuralsız yapılan üretimler için kullanılan ”Merdiven altı üretim” tabirinin bu hücre ve doku üretiminde de söz konusu olabileceğini bildirdi.

Ekim ayında yürürlüğe giren İnsan Doku ve Hücreleri ile Bunlarla İlgili Merkezlerin Kalite ve Güvenliği Hakkında Yönetmelik ile mevzuat alanında batı ülkelerinin standardının yakalandığını kaydeden İlhan, bu yönetmeliğin işlerlik kazanması için yönergelere ihtiyaç olduğunu söyledi.

Kök hücre uygulamalarının bir tedavi değil, deneysel çalışmalar olduğunun altını çizen Prof. Dr. İlhan, şöyle konuştu;

”Özellikle hücre ve doku üretimi ve bankacılığı büyük öneme sahip bir konu.. Kök hücre uygulamaları henüz araştırma safhasında olduğu için belirli bir standart oluşturulması çok önemli.. Hücre ve dokuların Sağlık Bakanlığı’ndan ruhsatlı merkezlerde üretilmesi ve hastalara belirli standartlara sahip doku veya hücrenin nakledilmesi büyük önem taşıyor. Aksi halde güvensiz ve yan etkiye yol açan hücrelerin nakledilmesi söz konusu olur ki bu da hasta güvenliğini olumsuz etkiler. Hücre ve dokular da ilaçta olduğu gibi güvenli yerlerde üretilmelidir..”

Yapılacak protokollerle hastalara verilecek hücrelerin tipi, sayısı, canlılığı, yan etkileri ve başarı oranlarının denetleneceğini bildiren İlhan, ”Denetimsiz üretilen ürünlerin kullanılması nedeniyle başarısız sonuçlar elde edilmesi ve yan etkiler ortaya çıkması hem hastalarda hem de hekimlerde kafa karışıklığına yol açıyor. Bu düzenlemelerin yürürlüğe girmesiyle bu tür olumsuzluklar artık görülmeyecek. Böylece deneysel uygulamalar zamanla rutin tedaviye dönüşebilecek” diye konuştu.

Sağlık Bakanlığı Organ Nakli ve Diyaliz Hizmetleri Daire Başkanı Halil Yılmaz Sur ise gelişmiş batı ülkeleri ve ABD’de bile hücre ve doku nakli konusunda bu kadar kapsamlı mevzuat bulunmadığını, Türkiye’nin bu konuda diğer ülkeler için örnek oluşturacağını bildirdi.

Seçim üslubu ve Eğri Minare.!

Seçimlere son 10 gün kaldı, süre kısaldıkça siyasetçilerin üslupları da sertleşiyor. Daha iyi bir gelecek, daha kaliteli bir yaşam vaatleriyle yönetime talip olanların kavgada bile söylenmeyecek sözleri seçim meydanlarında binlerce kişinin huzurunda söylemesi bizleri utandırıyor. Birbirlerine ana avrat küfür etmedikleri kalıyor.

Oğlum haberleri izlerken bana soruyor, baba niye bunlar sürekli birbirleri hakkında bağırarak küfürlü konuşuyorlar. Cevap veremiyorum, buradan RTÜK’e sesleniyorum başta başbakan olmak üzere parti liderlerinin konuşmalarına sansür getirilsin. Sürekli birbirlerine hakaret ediyorlar, hatta analarını, kızlarını da araya katıyorlar. sonrada gidip el sıkışıyorlar.

Anlamakta güçlük çekiyorum, birde bunun adına profesyonel siyaset diyorlar. Bence omurgasız siyaset.!!!

Umarım güzel ülkem kazasız belasız seçimi atlatır bu ayrışma ve zıtlaşmada sona erer. Sonuçta zarar gören biz vatandaşlar olacağız. Şimdi Mimar Sinan’ın başından geçen kısa anekdotla yazımızı tamamlayalım;

Eğri Minare;

Süleymaniye Camiinin inşası tamamlanmış, ibadete açılacağı gün ilan edilmişti. O gün gelince İstanbul´un her yanından insanlar bu eşsiz eserin açılışında bulunmak için şehrin bu noktasına akın etmişti. Herkes hayranlıkla bu Türk mucizesini seyrediyordu.

Fakat bunlar arasında bulunan bir çocuk, “Aaa şu minareye bakın nasıl eğri.!” diye bağırıyordu. Herkes de bakıyordu ama bir eğrilik görmüyordu. Çocuğun minarelerden biri için eğri dediği Mimar Sinan´a kadar ulaştı. Koca mimar hemen çocuğun yanına geldi ve ona, “Yavrum hangi minare eğri göster bana” dedi. Çocuk da “İşte şu” diye minarelerden birini gösterdi. Mimar Sinan hemen adamlarını topladı. Uzun halatları birbirine ekletip minareye bağlattı. “Çekin yukarı doğru.!” diye çektirmeye başladı. Çocuğa da, “Oğlum, bak bu minareyi doğrultturuyorum, sen dikkat et, dosdoğru olunca haber ver” dedi.

Adamlar gerçekten düzeltiyormuş gibi çekiyorlardı. Çocuk bir süre sonra, “Tamam, minare doğruldu” diye bağırdı. İşçiler çekme işini bırakıp halatları çözdüler. Başından beri olaya tanık olan Sinan´ın ustalarından biri herkesin kafasını kurcalayan soruyu Mimar Sinan´a yöneltti;

– Ulu mimarbaşımız, sen herkesten iyi biliyorsun ki, minarede eğrilik falan yok. O halde niçin düzeltmeye kalkıştın.?

Mimar Sinan´ın cevabı inceliğin, anlayışın, hoşgörünün simgesi idi;

– Ben bilmez miyim minarede eğrilik olmadığını.. Ama çocuğun kafasındaki “minare eğri” intibaını da öyle bırakamazdım. Bu yönteme başvurdum ki çocuğun kafasındaki “eğri” kanaati silinsin. Yoksa her yerde çocuk aklıyla minarenin eğri olduğunu söyler, sonra gerçekten eğri olduğu şeklinde bir inanç yayılırdı.

Fatih Ekinci

Biyonik bacaklar sayesinde yürüdü

Amerika’da 9 Ocak’ta geçirdiği kaza ile belden aşağısı felç olan Stephanie Sablan bir şirketin geliştirdiği biyonik bacaklar sayesinde yürümeyi başardı.

Santa Clara Valley Tıp Merkezi’nde yapılan başarılı deneme sonrası Berkeley Bionics adlı şirketin geliştirdiği ‘eLEGS’ adı verilen ve pille çalışan bir tür ‘giyilebilir robot’ özelliğindeki biyonik bacaklarla dördüncü seansta yürümeyi başardı. Stephanie Sablan’ın yürümeyi sırtına yerleştirilen 20 kiloluk sırt çantası büyüklüğünde bir cihaz sayesinde başardığı belirtildi.

Kkarbon-fiber yapılı iskeletin üzerindeki algılayıcılar, kişinin sırtında taşıdığı bir çanta içindeki kontrol birimine konumlarını bildiriyor. Kontrol birimi de gerçek bir yürüyüş için hangi eklemleri kıvırmaları gerektiğini onlara geri bildiriyor. Kullanıcı kıyafete, elindeki iki yüksek teknolojili kol değneğini kullanarak emir veriyor. Değnekler üzerine uygulanan basıncı yorumlayarak kalkması, oturması veya ne şekilde hareket etmesi gerektiğini anlıyor. Klinik testler sırasında cihazı deneyen pek çok kişi, oldukça hızlı bir uyum süreci yaşadıklarını ve sonuçtan son derece mutlu olduklarını belirtiyor.

Bu cihazın fiyatının yaklaşık 150 bin TL olduğu belirtilirken şirket 2013 yılına kadar 75 bin TL?ye daha hafif ve ince bir modeli son kullanıcıya satılmak üzere geliştirmeyi planladığını açıkladı.

Şirketin geliştirdiği biyonik bacaklar daha önce de San Francisco’da 1992 yılında geçirdiği bir kayak kazasında yürüme yetisini kaybeden Amanda Boxtel’de başarıyla denenmişti. Yeni Zelanda’da da motosiklet kazası sonrası tekerlekli sandalyeye mahkûm olan Hayden Allen, geliştirilen biyonik bacak sayesinde yeniden yürüme şansı elde etmişti. Biyonik bacaklarla basamak çıkılıp-inildiği kaydedildi.