Dünyada 366 milyon şeker hastası var!

Sağlık uzmanları, dünya genelinde şeker hastası sayısının 366 milyon olarak tahmin edildiğini bildirdi.

Uluslararası Diyabet Federasyonu’nun Lizbon’da düzenlenen Avrupa toplantısında yapılan açıklamada, şeker hastalığının yaygınlaştığı ve dünyadaki vakaların sayısının şoke edici boyutlara ulaştığı belirtildi.

Federasyon, dünyada her yıl 4,6 milyon kişinin şekerden öldüğünün tahmin edildiğini, Tip1 ve Tip2 türleri dahil hastalıkla mücadele için yıllık olarak harcanan paranın ise 465 milyar olduğu kaydetti.

Federasyon Başkanı Jean Claude Mbanya, “2011’de her 7 saniyede şeker hastalığından bir kişi ölüyor” diye konuştu.

Genel Sağlık Sigortalılarının Aktivasyon Çilesi Sona Eriyor!

Bu uygulamanın hayata geçirilmesinin ne anlama geldiğini en iyi yeni göreve başlayan memurlar veya işçiler anlayacaktır. Yeni göreve başlayan bir memur Sosyal Güvenlik Merkez Müdürlüklerine bizzat giderek sağlık aktivasyonlarını yaptırmaktadır. Elbette bunun için de amirinden izin alacaktır. Unutarak hastaneye gitmişse sağlık aktivasyonunun olmadığı şokuyla da karşılaşacaktır ki bunun nasıl bir duygu olduğunu anlatmak dahi gereksizdir. Geçen zaman ve diğer kaynak israfları düşünüldüğünde yeni oluşturulan sistemin ne anlama geldiği daha iyi anlaşılacaktır.

1- Genel Açıklamalar;

5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu ile üç ayrı sosyal güvenlik kuruluşunun Sosyal Güvenlik Kurumu çatısı altında birleştirilmesinden sonra 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten bu güne kadar sağlık alanında, devredilen kurumların geliştirdikleri farklı programlar üzerinden sağlık yardımı hak sahipliği oluşturularak sağlık hizmetleri verilmiş olmakla birlikte, bu konuda yaşanan zorluklar dikkate alınarak “Sağlık Provizyon Aktivasyon Sistemi (SPAS)” programı hazırlanmıştır. Bu uygulama ile farklı statülere (devredilen kurumlara) ait farklı programlarda kayıtlı veriler tek bir programda birleştirilerek sadece T.C. kimlik numarası ve provizyon tarihi yazılmak suretiyle, başka hiç bir işleme gerek duyulmadan provizyon verilmesi sağlanacaktır.

Sağlık Provizyon Aktivasyon Sistemi (SPAS); tescil kayıtları, tahsis tabloları, ödeme kayıtları, hizmet döküm cetvelleri ve nüfus kayıt tablolarını kullanarak sigortalının kendi bilgileri ile eş, çocuk, anne ve baba yakınlık ilişkilerini tespit ederek 5510 sayılı Kanunun 60 ıncı maddesinde belirlenmiş genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kimselerin genel sağlık sigortası hak sahipliklerinin oluşturulması esasına dayanmakta ve sistemde T.C. kimlik numarası ve provizyon tarihi ile sorgulama yapıldığı anda sorgulanan kişinin genel sağlık sigortası kapsamındaki müstahaklık durumu belirlenmektedir.

2-Yeni Sistem Nasıl Çalışmaktadır?

T.C. kimlik numarası ile provizyon sorgulaması yapıldığında öncelikle nüfus kayıt kütüğüne gidilerek kişinin ölüm tarihi, evlenme tarihi v.b. tüm nüfus bilgileri kontrol edilmektedir. Ölüm halinde provizyon otomatik sonlandırılmakta; evlenme ve boşanma halinde provizyon durumu sigortalının son durumuna uygun olarak mevzuata göre sistemce güncellenmektedir. Yeni doğan çocukların provizyonları ise nüfus kütüğüne kayıt tarihinde sistemce otomatik açılmaktadır.

SPAS, tüm tescil kayıt tablolarını otomatik kontrol ederek sigortalının provizyon tarihinde genel sağlık sigortası bakımından aktif olması gereken statüyü tespit etmektedir. Ayrıca, sigortalının tabi olduğu sigortalılık kapsamına ve 5510 sayılı Kanunun 67 nci maddesinde belirtilen şartlara göre prim gün sayısı ve borç kontrolü de yapılmaktadır. Sigortalının sağlık yardımına hak kazanma koşulu olan 30 gün şartının yerine gelmesi bakımından son bir yıl içinde farklı statülerde geçen prim ödeme gün sayılarının tespitini ve birleştirmesini de dikkate almaktadır. Ancak işe giriş bildirgesi verildiği halde prim hizmet belgesi onaylanmayan sigortalıların aktivasyonu hala yapılamamaktadır.

Örnek: Sigortalının 08.12.2010 tarihinde işe girişi, 31.05.2011 tarihinde çıkışı aradaki ayları noksansız bildirimleri yapılmış ve 08.08.2011 tarihinde tekrar girişi olduğu halde 2011/8 ve 9. aylara ait prim hizmet belgesi verilmediğinden aktivasyon işlemi yaptırılamamaktadır.

– Tescil tablolarında sigortalının işten çıkış kaydı kontrol edilerek son bir yılda 90 gün prim ödeme gün sayısı bulunması halinde 10 + 90 gün; 90 gün bulunmaması halinde ise sadece 10 gün provizyon verilerek sağlık hizmetlerinden faydalandırılmaları sağlanmaktadır.

Provizyon tarihinde sigortalının öncelikle kendi üzerinden aktif genel sağlık sigortası kapsamında olup olmadığının kontrolü yapılmakta şayet kendi sigortalılığı üzerinden hak sahipliği bulunmuyor, işten çıkış kurallarına göre de sağlık hak sahipliği yok ise bakmakla yükümlü olunan kişi sıfatıyla, eş ve çocukları üzerinden provizyon alıp alamayacağının kontrolü yapılmaktadır.

Sigortalı ve hak sahiplerinin birden fazla statüden sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkının bulunması halinde SPAS tarafından Genel Sağlık Sigortası İşlemleri Yönetmeliğinin 11 inci maddesinde belirtilen üstünlük kuralları doğrultusunda hazırlanan üstünlük tablosuna (Ek-4) göre provizyon verilmektedir.

Harp malûlleri ile 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu, 3/11/1980 tarihli ve 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanuna göre vazife malullüğü aylığı bağlanmış malûllerden, Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamında sigortalı olarak çalışmaya başlayanların aylıkları kesilmeyeceğinden sağlık hizmetlerinden faydalandırılmaları aylık aldıkları kanunlar kapsamda devam ettirilmektedir.

Sorgulanan kişi 18 yaşından küçük ise sırasıyla önce babadan, babadan yoksa anneden provizyon sorgulaması yapılmakta; her ikisinden de provizyon alamaz ise çocuğa 18 yaş altı kapsamında provizyon verilmektedir.

Sorgulanan kişi 18 yaşından büyük ise; T.C. kimlik numarası ile öğrencilik tablosuna gidilerek provizyon tarihinde geçerli bir öğrencilik belgesi veya bilgisi olup olmadığı kontrol edilmekte, geçerli bir öğrencilik belgesi veya bilgisi varsa öncelikle baba, babadan yoksa anne üzerinden provizyon verilmektedir. Öğrencilik durumu yoksa maluliyet bildirimi olup olmadığının da kontrolü yapılmakta, bildirim varsa maluliyet raporuna göre sırasıyla baba veya anne üzerinden provizyon verilmektedir.

Çocukları üzerinden sağlık yardımı alacak anne ve baba için hak sahiplik beyanı olup olmadığının kontrolü yapılmakta; beyanname varsa beyan verilmiş olunan çocuğu üzerinden durum değişikliği oluncaya kadar provizyon verilmektedir. Durum değişikliğinden sonra anne ve babanın provizyonları için yeniden sosyal güvenlik il müdürlükleri/sosyal güvenlik merkezlerine müracaatları ve yeni beyanları gerekmektedir.

Sorgulanan kişinin durumu yukarıda sıralanan kategorilerden hiçbirine uymuyorsa doğrudan veya bakmakla yükümlü olunan kişi sıfatı ile genel sağlık sigortası kapsamında olmadığı varsayılarak ait olduğu kapsamdan provizyon verilemeyeceğinden Kanunun 60/(g) bendi kapsamında tescil işleminin yapılması gerekir.

Gelir ve aylık alanlar ile bunların bakmakla yükümlü oldukları kimselerin sağlık hizmet sunucuları tarafından muayene edilmeleri ve ilaç kullanmaları halinde kesilmesi gereken katkı paylarının Kanunun 68 ve 69 uncu maddelerinde belirtilen hükümlere göre sistem tarafından aldıkları gelir ve aylıktan kesilmesi sağlanmaktadır.

3- Sosyal Güvenlik İl Müdürlükleri ve Sosyal Güvenlik Merkezleri tarafından yapılanlar işlemler;

Sigortalı ve eşinin her ikisinin de aynı anda sigortalı olması durumunda, 18 yaşından küçük çocukların hak sahiplikleri öncelikle baba üzerinden açılacaktır. Kuruma müracaat ederek anne üzerinden provizyon almak isteyenler için, baba üzerinden kapatma işleminden sonra, anne üzerinden açma işlemi yapılmaktadır.

Birden fazla sigortalı çocuğu bulunan anne ve babanın aktivasyon işlemi Sağlık Yardımı Talep ve Taahhüt Formundaki bilgilere göre sonuçlandırılmaktadır.

Ekrana sigortalının T.C. kimlik numarası ve provizyon tarihi yazıldığında yakınlık türü, adı, soyadı, T.C. kimlik numarası ile beraber anne, baba ve çocukların bilgileri gelmekte ve bunlardan hangileri üzerinden provizyon kaydı yapılması gerekli ise ondan provizyon açılmaktadır.

Sigortalının bakmakla yükümlü olduğu kişilerin aktivasyon ve provizyon işlemleri Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (10) numaralı alt bendinde belirtilen şartlarda yaş ve eğitim durumuna göre tespit edilen sürelerde sistem tarafından açılıp kapatılmaktadır. Ancak kişilerin tercihlerine göre değişiklik yapılmak istenildiğinde kapatılacak ise sonlandırma tarihi itibari ile sonlandırılmaktadır.

Sigortalı ve hak sahiplerinin Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamında sağlık hizmetlerinden yararlandırılan 18 yaşından büyük çocukları hariç bu Kanun kapsamında yer alan genel sağlık sigortalılarının bakmakla yükümlü olduğu 18 yaşından büyük öğrenci çocukları, malul çocukları ile ikamet izni almış yabancı uyruklu eş ve çocuklarına ait bilgiler bu ekrandan girilmek sureti ile sağlık hizmetlerinden yararlandırılacaktır. Bakmakla yükümlü olunan söz konusu öğrenciler için YÖK ve MEB ekranlarından temin edilen bilgilere göre, bu ekranlardan temin edilememesi halinde ibraz edecekleri öğrenim belgelerindeki öğrenim döneminin başlangıç ve bitiş tarihleri, yabancı uyruklu kimseler için ikamet tezkerelerinde belirtilen ikamet izinlerinin başlangıç ve bitiş tarihleri ile malul çocuklar için maluliyet raporlarında yer alan kontrol tarihleri arası kontrol tarihi yok ise malul çocuk olduğu belirtilmek suretiyle provizyon verilebilmektedir.

Sigortalı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerden mahkeme kararlarına göre sağlık yardımı verilecekler için provizyon açılacaktır.

Mahkeme kararlarında sağlık yardımlarının süresi belirtilmemişse bu sürelerin başlangıç ve bitiş tarihleri yazılarak, süre belirtilmemiş ise altışar aylık dönemler halinde provizyon verilecektir.

5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamında ve haksahibi konumunda gelir ve aylık talebinde bulunanlar, aylık bağlama ekranlarının kapalı olduğu dönemde veya aylık bağlama işlemlerindeki yığılma, yazışmalarda geçen süreler v.b. nedenlerle aylıkları kısa sürede bağlanamayanların zorunlu hallerde sağlık yardımlarından yararlanması sağlanılacaktır.

5510 sayılı Kanunun geçici 12 nci maddesine göre Kanunun yürürlük tarihinden önce ilgili kanunları gereği bakmakla yükümlü olunan kız çocuklarının işe girmemesi ve evlenmemesi veya işten çıkma ve boşanma nedenleriyle durum değişikliğinin sona ermesi halinde sağlık yardımlarına anne veya babası üzerinden müstahak olup sağlık aktivasyon ve provizyon işlemleri sistem tarafından gerçekleştirilmektedir. Ancak ilgili kanunlarına göre devir tarihinden önce anne veya babası üzerinden hak sahibi olmasına rağmen hak sahiplikleri oluşturulmayan kız çocukları için sigortalı veya hak sahiplerinin Kuruma müracaat etmeleri halinde provizyon verilecektir.

5510 sayılı Kanunun ilgili maddeleri ile (3, 5, 60, Ek-5, Ek-6, 105) belirlenmiş genel sağlık sigortalılarının bakmakla yükümlü olduğu yabancı uyruklu eş, çocuk, anne ve babalarına ait oturma izin sürelerinin, ölüm veya evlenme tarihlerinin giriş ve güncelleme işlemleri yine müracaata bağlı olarak yapılacaktır.

Elektronik ortamda, otomatik sağlık aktivasyonları oluşturulanların dışındaki bakmakla yükümlü olunan kimseler için sigortalı ve hak sahipleri tarafından;

– 2011/50 sayılı Genelge ekindeki Sağlık Yardımı Talep ve Taahhüt Formunun usulüne uygun olarak doldurulması ve imzalanması,

Yabancı uyruklu bakmakla yükümlü olunan kişilerden;

– İkamet teskeresi ve yabancılar kimlik numarası,

– Vatandaşı olduğu ülkede sosyal güvencesi olmadığına dair beyan ve taahhüt belgesi,

5901 Sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununun 28 inci maddesi uyarınca Türk vatandaşlığından çıkarılanlardan ikamet etme şartı aranmayacaktır.

18 yaşından büyük çocuklar için;

– Milli Eğitim Bakanlığı veya Yükseköğretim Kurumu kayıtlarından öğrencilik bilgileri tespit edilemeyenlerden öğrenci belgesi,

– Yabancı ülkelerde öğrenim gören öğrencilerden onaylı ve Türkçeye tercüme edilmiş öğrenim belgesi veya bulunduğu ülkenin Türk Konsolosluğundan alacağı belge ile birlikte Yükseköğretim Kurumu veya Milli Eğitim Bakanlığından alınacak denklik belgesi,

– Malul çocuklar için Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının sağlık kurullarınca düzenlenen ve Kurum Sağlık Kurulunca onaylanan sağlık kurulu raporu,

İstenilerek hak sahipliği oluşturulacaktır.

Sigortalı ve bakmakla yükümlü olduğu kimselerin internette yer alan e-Devlet Kapısı üzerinden e-Devlet şifresi ile T.C. kimlik numarası yazılmak suretiyle genel sağlık sigortası kapsamında sağlık hizmetlerinden yararlanmaya müstahak olup olmadıkları ile kimin üzerinden müstahak olduklarının sorgulandığı ekrandır.

Kamu kurum ve kuruluşlarının Kurumumuz ile yapacakları protokollere göre verilecek şifreler ile anılan ekrandan kurumlarında çalışan personellerinin ve bunların bakmakla yükümlü olduğu kimselerinin, staj yapan öğrencilerinin, eğitim ve kurs gören kursiyerlerinin, staja tabi olan avukatlar ile yabancı uyruklu öğrencilerinin sağlık yardımlarına sigortalı veya bakmakla yükümlü olunan kişi olarak müstahak olup olmadıklarını T.C. kimlik numarası ile görme imkânları bulunmaktadır.

5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında bulunan sigortalıların işe girişleri ve işten çıkışları Hizmet Döküm Cetvellerinde yer almasına rağmen tescil programında söz konusu işlemleri yapılmayanlar sağlık provizyonu alamadıklarından söz konusu kimseler iş yerinin bağlı bulunduğu sosyal güvenlik merkezi bünyesindeki Sigortalı Tescil Servisine yönlendirilerek, sigortalılıklarının sona erdirilmesi ve işten çıkışlarının Sigortalı Tescil ekranında görülmesi ve provizyon alması sağlanacaktır.

Ayrıca sigortalılar ve bunların bakmakla yükümlü oldukları kimselerin doğum, ölüm, evlenme, boşanma v.b. bilgileri ile bu olaylara ait gerçekleşme tarihlerinin kimlik paylaşım sisteminin yer aldığı nüfus kayıtlarında görülmemesi, eksik veya hatalı görülmesi halinde provizyon verilemediğinden söz konusu kimselerin ilçe nüfus müdürlüklerine yönlendirilerek anılan kayıtların düzeltilmesi halinde sağlık provizyonları sağlanabilecektir.

Diğer taraftan gerek 2925 sayılı Kanuna göre gerekse 5510 sayılı Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (b), (d), (g) bentleri ve yedinci fıkrası ile Ek-5 ve Ek- 6 ncı maddelerine tabi sigortalıların borçlu olmadıklarını ifade etmelerine rağmen SPAS sisteminde borçlu uyarısı verilmesi nedeniyle provizyon alamaması durumunda sigortalıların iş yerlerinin/sigortalı dosyalarının bağlı bulunduğu sosyal güvenlik merkezi bünyesindeki işveren, tarım, isteğe bağlı ve icra takip servislerine yönlendirilerek borç kayıtlarının kontrol edilmesi ve düzeltilmesi yapılarak provizyon almaları sağlanacaktır.

4-Sonuç;

Bu uygulamanın hayata geçirilmesinin ne anlama geldiğini en iyi yeni göreve başlayan memurlar veya işçiler anlayacaktır. Yeni göreve başlayan bir memur Sosyal Güvenlik Merkez Müdürlüklerine bizzat giderek sağlık aktivasyonlarını yaptırmaktadır. Elbette bunun için de amirinden izin alacaktır. Unutarak hastaneye gitmişse sağlık aktivasyonunun olmadığı şokuyla da karşılaşacaktır ki bunun nasıl bir duygu olduğunu anlatmak dahi gereksizdir. Geçen zaman ve diğer kaynak israfları düşünüldüğünde yeni oluşturulan sistemin ne anlama geldiği daha iyi anlaşılacaktır.

Vatandaş odaklı hizmet verme adına ve gereksiz bir çok prosedürü bitirecek olan yeni bir sistemin test aşamasının biran önce bitirilmesi sigortalılar ve haksahipleri tarafından dört gözle beklenmektedir.

SGK Rehberi

Stres ve travma MS’i tetikliyor.!

Türkiye’de yaklaşık 35 bin Multipl Skleroz (MS) hastası olduğu tahmin ediliyor. Kuzey Avrupa ve Amerika’da daha sık görülen hastalığın üçte ikisi 20-40 yaş arasındaki gençlerde ortaya çıkıyor.

Multipl Skleroz hastalığı, merkezi sinir sisteminde görülüyor. Merkezi sinir sisteminin sinir hücrelerinden çıkan ve akson olarak isimlendirilen uzantılarının ve bu uzantıların çevresini saran miyelin olarak isimlendirilen yapıları etkiliyor. Başta bağışıklık sistemi hücreleri olmak üzere hasar gören bu yapılar, hastalığı ortaya çıkarıyor.

Hastalığın daha çok yetişkinlik döneminde kendini belli ettiğini belirten Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Ayşe Sağduyu Kocaman, genetik yatkınlık olmakla birlikte, araştırmalarda hastalıktan sorumlu belirli bir genin bulunamadığını söylüyor. Hastalığın farklı tiplerde görüldüğünü söyleyen ve bu tipler hakkında bilgi veren Prof. Kocaman, MS’in belli başlı belirtilerini şöyle sıralıyor;

“Hastalık çok farklı ve kişiden kişiye değişken belirti ve bulgularla başlayabilir. Bu belirtiler hastalığın başlangıç dönemlerinde genellikle kendiliğinden de düzelebildiği için hastaların hekime başvurması ve tanı alması gecikebilir. Başlıca belirtileri arasında şunlar yer alıyor;

• Vücudun değişikli bölgelerinde özellikle gövdede, yüzde, kollar ya da bacaklarda uyuşukluk, karıncalanma, güçsüzlük,

• Görme keskinliğinin azalması ya da çift görme, baş dönmesi, dengesizlik, beceriksizlik,

• İdrar kaçırma ya da idrar yapamama,

• Dışkılama sorunları,

• Yorgunluğun baş göstermesi,

• Daha az sıklıkla bellek sorunları,

• Duygu durum değişiklikleri,

• Cinsel işlev bozuklukları,

• Konuşma bozuklukları,

• Baş ağrısı, uyku bozuklukları ya da epileptik nöbetler gözlenebilir,

• MS’de yorgunluk, halsizlik, uyuşmalar, elektriklenmeler gibi belirtiler gün içerisinde aralıklarla olabileceği gibi günlerce, haftalarca da sürebilmektedir. Belirti ve bulguların 24 saatten uzun sürdüğü dönemler “atak dönemi” olarak tanımlanır,

MS FARKLI TİPLERDE GÖRÜLEBİLİR

Atak ve İyileşmelerle Giden MS (Relapsing – Remitting MS) Bu tipte ataklar olur ve ataklar tam veya kısmen düzelir. MS’li kişilerin çoğu başlangıçta atak ve iyileşmeler ile giden seyir gösterir. Atakların ne sıklıkta geleceğini tahmin etmek mümkün değildir. Ancak bazen yılda birkaç kez bazen 2-3 yılda bir, hatta bazı hastalarda yıllar sonra bile atak olabilmektedir.

İkincil İlerleyici MS (Sekonder Progresif MS) Atak ve iyileşmeler ile giden MS hastalarının bir kısmında daha sonra ataklar azalır ya da görülmezken özürlülükte sinsi bir artışın olduğu ilerleyici forma geçiş olduğu süreçtir.

Birincil İlerleyici MS (Primer Progresif MS) Hastalık sinsi başlar ve yıllar içerisinde gittikçe artan özürlülük ortaya çıkar. İlerleme hızı değişken olmakla birlikte genellikle yavaş seyirlidir. Bu gruptaki hastalar MS’li olguların daha az bir bölümünü oluşturur.

Yenileyici İlerleyici MS (Relapsing Progresif MS) Bu tipte de hastalık başlangıçtan itibaren sinsi ve ilerleyici seyretmekle beraber arada ataklar görülebilmektedir.”

GENETİK YATKINLIK VAR, YOL AÇAN GEN YOK

MS doğrudan genetik geçişli bir hastalık olmamakla birlikte ortaya çıkmasında genetik yatkınlıktan söz ediliyor. Hastaların yüzde 15-20’sinin ailesinde MS öyküsü tanımlanıyor. Son yıllarda MS’ in genetik ya da ailesel yönünü araştıran çok sayıda, çok merkezli çalışma yapılmış ancak henüz sorumlu tutulabilecek bir gen bulunamamış. Hastalığa yakalanma riskinin artışından sorumlu tutulan genlerin de ırksal farklılıklar gösterdiği gözlenmiş. Genetik yatkınlığı olan bireylerde çevresel faktörlerin etkisiyle hastalık ortaya çıkabileceği düşünülüyor.

Hastalığın görülmesinde kadın-erkek ayırımı olabileceğini belirten ve nedenleri hakkında bilgi veren Prof. Kocaman, hastalığı hazırlayan bazı koşulların ve tetikleyen durumların olduğunu söylüyor;

KADINLARDA MI ERKEKLERDE Mİ DAHA SIK GÖRÜLÜYOR?

“Bağışıklık sistemiyle ilişkili hastalıklara yatkınlığın hastalığı hazırlayan koşulların başında geldiği düşünülmektedir. Tetikleyici faktörler arasında çeşitli viral enfeksiyonlar, bazı canlı virüs aşılamaları, stres, travma gibi çevresel faktörler sayılabilir. Kırk yaş altı başlangıçlı, ataklar ve düzelmelerle giden tip MS kadınlarda erkeklere oranla yaklaşık 2 kat daha sık görülmektedir. Buna karşın 40 yaş ve üzeri başlangıçlı birincil ilerleyici MS’de kadın ve erkek oranı yaklaşık eşittir. Ülkemizde yeterli epidemiyolojik çalışma olmamakla birlikte her yüz bin kişide 30 ile 100 kişinin MS’li olduğunu bildiren iki çalışma bulunmaktadır ve yaklaşık 35 bin MS hastası olduğu düşünülmektedir. Dünyadaki MS prevalans çalışmalarına baktığımızda görülme sıklığının ekvatordan uzaklaştıkça arttığını görüyoruz; Ekvator çevresinde 1/100 000 olan prevalans Güney Amerika ve Güney Avrupa’da 6-14/100 000 iken, Kuzey Amerika ve Kuzey Avrupa’da 30-80 /100 000’ dir. MS’ e yakalanma riski yaşlandıkça azalmaktadır. Hastaların üçte ikisi 20-40 yaş arasında iken üçte biri 40 yaş üstü ya da 20 yaş altıdır. 55 yaşın üzerinde risk belirgin olarak azalmaktadır.

NEDENLERİ TAM OLARAK BİLİNMİYOR

Hastalığın nedenleri ne yazık ki henüz aydınlatılabilmiş değildir. Özellikle son 20 yıl içinde bu konuda pek çok çalışma yapılmasına ve çeşitli ipuçları yakalanmasına rağmen hastalığa yol açan nedenleri henüz tam olarak anlayabilmiş değiliz. Bunun belki de önemli bir nedeni hastalığın her kişide farklı şekillerde ortaya çıkması, seyrinin ya da tedaviye yanıtların kişiden kişiye farklılıklar göstermesi yani MS’ in çok farklı yüzünün olmasıdır. Bu farklı yüzleri nedeniyle MS’ in tek bir hastalık olmadığı, farklı özelliklerde ama benzer ortak yönleri olan hastalıklar grubu olduğu düşünülmektedir. Bağışıklık sisteminin tüm hücrelerinin hastalığın ortaya çıkmasında payı olduğu düşünülecek olursa temelde MS bir bağışıklık sistemi hastalığı olarak görülebilir. Öte yandan hastalığın başlangıçtan beri ilerleyici seyir gösteren tipinde bağışıklı hücreleri yanı sıra daha farklı, bizim nöro-dejeneratif dediğimiz, merkezi sinir sistemini geri dönüşümsüz olarak yıkan, bozulmasına neden olan mekanizmalar devreye girmektedir. Bu nedenle MS’ in hem yangısal hem de yıkıcı bir hastalık olduğu kabul edilmektedir.”

TANIDA AYRINTILI HASTA ÖYKÜSÜ ÖNEMLİ

MS’ in tanısında hastada ortaya çıkan belirtileri çok iyi dinlemek, yani ayrıntılı öykü almak ve yine ayrıntılı bir nörolojik muayene yapmak en önemli kural. MS konusunda deneyimli bir hekim ayrıntılı öykü ve muayene ile klinik olarak MS ön tanısını koyabilir. Prof. Kocaman, tanıyı kesinleştirmede en önemli kuralın, bu hastalıkla karışabilecek diğer hastalıkların dışlanması olduğunu söylüyor.

“Bu nedenle beyin ve omuriliğin manyetik rezonans görüntüleme ile değerlendirilmesi oldukça önemli. Kimi olgularda kesin tanı için beyin omurilik sıvısının incelenmesi, kan testleri ve elektrofizyolojik çalışmalar gerekebilir” diyen Kocaman, MS tedavisi ve tedavi sürecindeki hastaların dikkat etmesi gereken kurallar hakkında ise şunları söylüyor;

MS’ in kesin tedavisi henüz yok, ancak erken tanı ve tedavi ile hastalığı kontrol altına almak mümkündür. Özellikle ataklar ve düzelmelerle seyreden formunda atakları erken dönemde kontrol altına alınan hastaların uzun dönem klinik seyirlerinin belirgin olarak daha iyi olduğu klinik çalışmalarla kanıtlanmıştır.

YENİ TEDAVİLER YÜKSEK DOZ KORTİZONU ÖNLEDİ

MS’in temel olarak 3 tip tedavisi vardır; Belirtilere yönelik tedavi, atak tedavisi ve atakları önleme tedavisi. MS tedavisi konusunda yapılan çalışmaların büyük bölümü atakları önlemeye ve hastalığı kontrol altına almaya yönelik tedavi alanında olmakla birlikte diğer alanlarda da gelişmeler vardır. Söz gelimi yürüme güçlüğü çeken hastalarda yürüme mesafesinin artmasına neden olan ve yurtdışında bu nedenle ruhsatlanan bir ilaç ülkemizdeki hastalarda da Sağlık Bakanlığı onayı ile yurtdışından getirtilerek kullanılabiliyor. Atakları önlemeye yönelik tedaviler bu güne kadar hep enjeksiyon şeklindeyken, geçtiğimiz yılın son aylarında ilk kez hap şeklinde olan ve en az diğer tedaviler kadar etkin olan bir MS ilacı yurtdışında onay almıştır ve çok yakında ülkemizde de piyasaya çıkacaktır. Ancak burada üzerinde önemle durulması gereken nokta mevcut enjeksiyon tedavileri ile hastalığı kontrol altında olan ve ilaca bağlı önemli bir yan etki gözlenmeyen hastaların yalnızca hap olması nedeniyle ilaç değişikliği talep etmemelidir. Enjeksiyon yani aşı şeklinde olan bu tedavilerin 20-25 yıllık güvenlik çalışmaları olduğu akılda tutulmalıdır.

DÜZENLİ TEDAVİ YAŞAM KONFORUNU ARTIRIYOR

Düzenli tedavi ile atak sıklıkları ve şiddetleri belirgin olarak azalan bu hastaların atak döneminde yaşadıkları sıkıntılardan ve atak nedeniyle yüksek doz kortizon almaktan kurtulması yaşam kalitesi açısından oldukça önemlidir. Ayrıca erken dönemde tedavi başlanan ve tedavilerini düzenli kullanan hastalarda başta zihinsel işlevler olmak üzere yürüme, denge gibi merkezi sinir sistemi etkilenmesine bağlı özürlülüğe neden olan bozuklukların da daha geç ya da daha az geliştiği görülmektedir.

MS TEDAVİSİNDE STENT UYGULAMASININ YERİ YOK

Son yıllarda MS’in beynin toplar damar sisteminde oluşan bir yetmezlik sonucu geliştiğini ve stent olarak isimlendirilen damar içine koyulan damar genişleticilerle hastalığın tedavi edilebileceğine dair fikirler ileri sürülmüştür. Uluslararası MS Federasyonu bu konuda bir açıklama yaparak bu alanda yapılan çalışmaların henüz yetersiz olduğunu, bu tip uygulamaların yalnızca etik kurulların onayı ile çalışma kapsamında yapılabileceğini ve günümüzde MS tedavisinde stent uygulamasının yeri olmadığını belirtmiştir. Bu konuda da hastalarımızın dikkatini çekmek isterim.

Zahter bitkisi ile vücuttaki yaralar üzerinde iyileştirici özelliği kullanılarak, yara örtüsü üretildi

Hatay yöresinde özellikle Amanos Dağları’nda yetişen ve kekiğe benzerliği ile bilinen ”zahter” bitkisinin vücuttaki yaralar üzerindeki iyileştirici özelliği kullanılarak, yara örtüsü üretildi.

Mustafa Kemal Üniversitesi (MKÜ) ile Romanya Ulusal Deri ve Tekstil Araştırma Geliştirme Enstitüsü tarafından yürütülen ortak çalışmayla, vücutta oluşan yara ve yanıklara karşı zahter bitkisinden, bazı maddelerin birleşimiyle yeni nesil bir yara örtücü biyomalzeme elde edildiği bildirildi.

MKÜ Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Alpaslan Kaya, yaptığı açıklamada, bölgede yoğun olarak bulunan ve antioksidan özelliğe sahip zahteri kullanarak ”Cilt Enfeksiyonlarına Karşı Uçucu Yağ ve Seolit ile Desteklenmiş Kollajen Biometaryallerin Elde Edilmesi Projesi’‘ni hazırladıklarını söyledi.

Romanya ile iş birliği içerisinde hazırladıkları projenin TÜBİTAK tarafından da onaylandığını ifade eden Kaya, proje kapsamında zahterin de yer aldığı karışımla yara örtüsü ürününü geliştirdiklerini kaydetti.

Geliştirilen yara örtücü biyomalzemeyle cilt üzerinde oluşan yara ve yanıkların enfeksiyon kapmadan daha kısa sürede iyileşmesine imkan sağladığını vurgulayan Kaya, şöyle devam etti;

”Proje kapsamında, Hatay’da genellikle dağlarda bulunan ve toplanması zahmetli olan ve kekiğe benzerliğiyle bilenen zahterin öncelikle yağını elde ettik. Zahteri tercih etme nedenimiz içindeki uçucu yağın fazlalığı, antioksidan, antibakteriyal, antiviral ve analjezik etkiye sahip olması. Bu yağla büyükbaş hayvanların derisinin derma tabakasından elde edilen proteini ve zeoliti de ekleyerek laboratuvar ortamında birleştirip yeni nesil bir yara örtücü biyomalzeme geliştirdik. Romanya’da laboratuvar ortamında elde edilen yara örtüsü adını verdiğimiz ürünün, yanıktan, yatak yarası ile şeker hastalığına bağlı yaralara kadar birçok rahatsızlığın tedavisinde etkili olduğunu gözlemledik. Yara örtücü malzemenin dünya çapında büyük bir problem olan, açık yaralarda kolayca çoğalarak enfeksiyonlara yol açan ve her geçen gün bağışıklık kazanmış staphylococcus aureus ve pseudomonas aeruginosa bakterilerine karşı son derece etkili olduğunu tespit ettik.”

Genellikle yara örtücü malzemelerin üretiminde hayvan derisinin derma tabakasından elde edilen kollajenin Romanya Ulusal Deri ve Tekstil Enstitüsü Kollajen Bölümü tarafından yapıldığını ve 119 farklı hastalığın tedavisinde kullanılan ilaç patentine sahip olduğuna dikkati çeken Kaya, ”Kollajen genelde yara örtücü malzemelerinin yapımında kullanılıyor. Ancak tek başına yara üzerinde etkili olamıyor. Geliştirdiğimiz ve üzerinde çalıştığımız zahter bitkisinin karışımıyla enfeksiyonlara karşı iyileştirici özelliği de katarak tedavide etkili oluyor” diye konuştu.

Hatay’dan temin edilecek;

Kaya, sentetik yollarla elde edilen ve birçok yan etkiye sahip antibiyotikler yerine bitkilerden elde edilen uçucu yağların kullanılması yönteminin gün geçtikçe arttığını vurguladı.

Yara örtücü malzemenin seri üretimine geçilmesi durumunda uçucu yağ ham maddesinin temininin Hatay florasında doğal olarak bulunan bitkilerden elde edileceğini anlatan Kaya, bunun da bölge insanı için yeni gelir kapısı olacağının altını çizdi.

Elde edilen yara örtücü malzemenin patentinin alınması için yıl sonunda başvuru yapacaklarını, bu konuda MKÜ Rektörü Prof. Dr. Hüsnü Salih Güder ve bölümdeki meslektaşlarından büyük destek gördüğünü ifade eden Kaya, ”Patent almamız halinde bundan MKÜ, Hatay, ve ülkemiz ekonomik anlamda yararlanacak ve bölgemizdeki uçucu yağ elde edilen zahter bitkisi değerlendirilecek” diye konuştu.

Cumhuriyet

Engelli Sürücüler Damgalanmaycak!

Yönetmeliğin değişen 53. maddesinin eski ve yeni hali aşağıda karşılaştırılmıştır;

ESKİ: Bizzat kullanım amacıyla malul, sakat ve engelli tarafından ithal edilen özel tertibatlı otomobiller ile motosikletlerin tescil belgelerine, “Araç sahibi tarafından kullanılması zorunlu olup, ilgili gümrük müdürlüğünün izni olmadan devri, satışı, hibesi, intifasının mülkiyeti muhafaza kaydıyla veya sair şekillerde akden devri, tasarruf hakkının vekaletname ile devredilmesi, kiralanması, ödünç verilmesi, özel tertibatının kaldırılması veya değiştirilmesi yasaktır.” şeklinde şerh konulur.

YENİ: a) Bizzat kullanım amacıyla özürlüler tarafından ithal edilen özel tertibatlı otomobiller ile motosikletlerin tescil belgelerine ve bilgisayar kayıtlarına, “Araç sahibi tarafından kullanılması zorunlu olup, ilgili gümrük müdürlüğünün izni olmadan devri, satışı, hibesi, intifasının mülkiyeti muhafaza kaydıyla veya sair şekillerde akden devri, tasarruf hakkının vekâletname ile devredilmesi, kiralanması, ödünç verilmesi, özel tertibatının kaldırılması veya değiştirilmesi yasaktır.” şeklinde şerh konulur.

ESKİ: Malul, sakat ve engelli tarafından ithal edilen özel tertibatlı minibüslerin tescil belgelerine, “Araç sahibinin üçüncü dereceye kadar kan ve sihri hısımlarından bir sürücü veya noterce düzenlenmiş akdine bağlı olarak istihdam edilen bir sürücü tarafından kullanılması zorunlu olup, ilgili gümrük müdürlüğünün izni olmadan devri, satışı, hibesi, intifasının mülkiyeti muhafaza kaydıyla veya sair şekillerde akden devri,tasarruf hakkının vekaletname ile devredilmesi, kiralanması ödünç verilmesi, özel tertibatının kaldırılması veya değiştirilmesi yasaktır.” şeklinde şerh konulur.

YENİ: b) Özürlüler tarafından ithal edilen özel tertibatlı minibüslerin tescil belgelerine ve bilgisayar kayıtlarına “Araç sahibinin üçüncü dereceye kadar kan ve sihri hısımlarından bir sürücü veya noterce düzenlenmiş iş akdine bağlı olarak istihdam edilen bir sürücü tarafından kullanılması zorunlu olup, ilgili gümrük müdürlüğünün izni olmadan devri, satışı, hibesi, intifasının mülkiyeti muhafaza kaydıyla veya sair şekillerde akden devri, tasarruf hakkının vekâletname ile devredilmesi, kiralanması ödünç verilmesi, özel tertibatının kaldırılması veya değiştirilmesi yasaktır.” şeklinde şerh konulur.

EKSİ: Malul, sakat ve engelli tarafından bizzat kullanılmak amacıyla ülkemizden satın alınarak ilk iktisap edilen özel tertibatlı araçların tescil belgelerine, “Araç sahibi tarafından kullanılması zorunlu olup, Özel Tüketim Vergisi ödenmeden devri, satışı, hibesi, intifasının mülkiyeti muhafaza kaydıyla veya sair şekillerde akden devri, tasarruf hakkının vekaletname ile devredilmesi, kiralanması, ödünç verilmesi, özel tertibatının kaldırılması veya değiştirilmesi yasaktır.” şeklinde, ikinci el araç olarak satın alınmış ise, “Araç sahibinden başkasının kullanması yasaktır.” şeklinde şerh konulur.

YENİ: c) Özürlülük derecesi % 90’ın altında olan özürlüler tarafından bizzat kullanılmak amacıyla özel tertibatlı araçların Özel Tüketim Vergisinden muaf olarak yurt içinden ilk iktisabında tescil belgelerine, “İlk iktisap tarihinden itibaren beş yıl geçmedikçe Özel Tüketim Vergisi ödenmeden devri, satışı, hibesi, intifasının mülkiyeti muhafaza kaydıyla veya sair şekillerde akden devri, tasarruf hakkının vekâletname ile devredilmesi, özel tertibatının kaldırılması veya değiştirilmesi yasaktır.” şeklinde şerh konulur.

ESKİ: (a) Özel tertibatı olmayıp, sakatlık derecesi % 90 ve üzeri olan malul ve engelliler tarafından Özel Tüketim Vergisinden muafolarak bizzat ithal edilen araçların tescil belgelerine, “Araç sahibi malul ve engelli kişinin kanuni mümessili ile üçüncü dereceye kadar kan vesihri hısımlarından bir sürücü veya noterce düzenlenmiş iş akdine bağlı olarak istihdam edilen bir sürücü tarafından kullanılması zorunlu olup, Özel Tüketim Vergisi ödenmeden devri, satışı, hibesi, intifasının mülkiyeti muhafaza kaydıyla veya sair şekillerde akden devri, tasarruf hakkının vekaletname iledevredilmesi, kiralanması, ödünç verilmesi yasaktır.” şeklinde şerh konulur. Ayrıca ithal araçların gümrük şahadetnamelerinde, yukarıda belirtilen şerh dışında varsa diğer şerhler de, tescil belgesine işlenir.

YENİ: ç) Özel tertibatı olmayıp, özürlülük derecesi % 90 ve üzeri olan malul ve engelliler tarafından Özel Tüketim Vergisinden muaf olarak bizzat ithal edilen araçların tescil belgelerine ve bilgisayar kayıtlarına, “Araç sahibi özürlü kişinin kanuni mümessili ile üçüncü dereceye kadar kan ve sihri hısımlarından bir sürücü veya noterce düzenlenmiş iş akdine bağlı olarak istihdam edilen bir sürücü tarafından kullanılması zorunlu olup, beş yıl içerisinde Özel Tüketim Vergisi ödenmeden devri, satışı, hibesi, intifasının mülkiyeti muhafaza kaydıyla veya sair şekillerde akden devri, tasarruf hakkının vekâletname ilede vredilmesi, kiralanması, ödünç verilmesi yasaktır.” şeklinde şerh konulur. Ayrıca ithal araçların gümrük şahadetnamelerinde, yukarıda belirtilen şerh dışında varsa diğer şerhler de tescil belgesine işlenir.

ESKİ: Malul ve sakatlar tarafından ithal edilerek getirilen araçların, aynı durumdaki başka bir malul veya sakata devri veya bunların ölümü sonucunda varislerine intikali halinde, bu araçlar gümrük vergisinden muaf olup, devir ve tescil işlemi ilgili gümrük müdürlüğünün iznine bağlıdır. Araç ülkemizden satın alınmış ise ilgili vergi dairesinin izninin alınması gereklidir.

YENİ: d) Özürlüler tarafından ithal edilerek getirilen araçların, aynı durumdaki başka bir özürlüye devri veya bunların ölümü sonucunda varislerine intikali halinde, bu araçlar gümrük vergisinden muaf olup, devir ve tescil işlemi ilgili gümrük müdürlüğünün iznine bağlıdır.

ESKİ: (b) Özel tertibatı olmayıp, sakatlık derecesi % 90 ve üzeri olan malul ve engelliler tarafından Özel Tüketim Vergisinden muaf olarak ülkemizden satın alınan araçların tescil belgelerine, “Araç sahibi malul ve engelli kişinin kanuni mümessili ile üçüncü dereceye kadar kan ve sihri hısımlarından bir sürücü veya noterce düzenlenmiş iş akdine bağlı olarak istihdam edilen bir sürücü tarafından kullanılması zorunlu olup, Özel Tüketim Vergisi ödenmeden devri, satışı, hibesi, intifasının mülkiyeti muhafaza kaydıyla veya sair şekillerde akden devri, tasarruf hakkının vekaletname ile devredilmesi, kiralanması, ödünç verilmesi yasaktır.” şeklinde şerh konulur. Ayrıca ithal araçların gümrük şahadetnamelerinde, yukarıda belirtilen şerh dışında varsa diğer şerhler de, tescil belgesine işlenir.

YENİ: e) Özel tertibatı olmayıp, özürlülük derecesi % 90 ve üzeri olan özürlüler tarafından Özel Tüketim Vergisinden muaf olarak yurt içinden satın alınıp ilk iktisabı yapılan araçların tescil belgelerine “İlk iktisap tarihinden itibaren beş yıl geçmedikçe Özel Tüketim Vergisi ödenmeden devri, satışı, hibesi, intifasının mülkiyeti muhafaza kaydıyla veya sair şekillerde akden devri, tasarruf hakkının vekâletname ile devredilmesi yasaktır.” şeklinde şerh konulur.

ESKİ: Malul ve sakatlara ait özel tertibatlı araçların her ne sebeple olursa olsun, bu Yönetmelikte izin verilen kişiler dışında başkaları tarafından kullanıldığının tespiti halinde; araç trafikten men edilerek bu hususta düzenlenecek bir tutanakla mer’i mevzuat çerçevesinde işlem yapılmak üzere ilgili gümrük ve maliye birimlerine intikal ettirilir.

YENİ: f) Özürlülere ait yurt dışından ithal edilmiş olan özel tertibatlı araçların Yönetmelikte izin verilen kişiler dışında başkaları tarafından kullanıldığının tespiti halinde; araç trafikten men edilerek bu hususta düzenlenecek bir tutanakla mer’i mevzuat çerçevesinde işlem yapılmak üzere Gümrük Müsteşarlığının ilgili birimlerine intikal ettirilir.

ESKİ: (c) Bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten önce, tescil işlemleri yapılmış ve kendilerine tescil plakası verilmiş olanaraç sahiplerinin istekleri halinde veya tescil plakalarının zayi, yıpranma veya aracın bir başka tescil kuruluşuna nakli durumunda (Ek: 12/U ve 12/V)’ de nitelik ve ölçüleri gösteren tescil plakaları verilir.

YENİ: Talep halinde, trafik tescil kuruluşları tarafından özürlülerin araçları için ayrılmış park yerlerinden istifade etmeleri amacıyla, özürlülere örneği (Ek:47’de) gösterilen park kartı verilir. Park kartlarının verilmesi, kullanılması ve iptaline dair usul ve esaslar Emniyet Genel Müdürlüğünce belirlenir.”

ESKİ: 53. MADDENİN 4. FIKRASI İthaline izin verilen veya ülkemizde imal edilen malul, sakat ve engellilere ait özel tertibatlı araçlar ile sakatlık derecesi % 90 ve üzerinde olan malul ve engelliler adına Özel Tüketim Vergisinden muaf olarak tescil edilmiş özel tertibatı olmayan araçlara, örneği (EK: 12/Z’de) gösterilen, üzerinde sakatlara mahsus işaret bulunan (YANİ DAMGALI) plakalardan verilir. (BU 53. MADDE’nin 4. FIKRA’sı TAMAMEN İPTAL OLDU)

(Gözünüz aydın, hayırlı olsun arkadaşlar;

Engelli insanlarımıza uygulanan haksız bir uygulama nihayet son buldu. Bir çok engelli insanımız bu uygulamadan (DAMGALANMAK) rahatsız oluyordu. Bu konu da duyarlı olan ve düşüncelerini (sesimizi duyuran) dile getiren vede bu haksız uygulamanın son bulmasına vesile olan tüm insanlara teşekkür ediyorum.)