Genetik hastalıklara tedavi umudu.!

İngiltere’deki Rochester Üniversitesi’nden genetik bilimciler, bazı hastalıklara yol açan genlerin yapısını değiştirerek, mutasyona uğramış DNA’yı durduracak yeni bir teknik buldu.

İngiliz Guardian gazetesinin internet sitesinde yer alan yazıda, John Karijolich ve Yi-Tao Yu adlı bilim adamlarının Nature dergisinde yayınladıkları tekniğin, sistik fibrosis, kas distrofisi ve bazı kanser türlerinin tedavisinde yeni yöntemlerin geliştirilmesine imkân sağlayacağı belirtildi.

Yazıda, Karijolich ve Yu’nun yaptıkları çalışmayla, vücudun genetik düzeneğindeki, hastalığa neden olabilecek, yanlış tipte proteinler üretilmesine neden olan arızaları düzeltmeyi başardıkları bildirildi.

Proteinler, gıdaları sindirmekten hücre yapımına ve vücudun bağışıklık sistemini, vücuda giren zararlı organizmalara doğru yönlendirmeye kadar hayat için gerekli tüm işlevleri yerine getiren vücudun motor gücü olarak tanımlanıyor.

İnsan vücudundaki 20 bin kadar değişik proteinin yaratılması için gerekli komutlar, her hücrenin içinde barındırdığı 25 bin kadar gen tarafından veriliyor. Bir proteinin üretilmesi için bir genin her ”harfinin”, mesajcı RNA (mRNA) adı verilen bir genetik materyal dizisine kopyalanması gerekiyor. Hücreler daha sonra bu mRNA’ları üretecekleri protein tipi için bir taslak olarak kullanıyor.

Bu sürece ise ”okuma veya translasyon” adı veriliyor. Ancak protein yapma işi her zaman bu kadar kolay olmuyor. Genlerdeki mutasyonlar ve mRNA bazen pek çok hastalığı tetikleyebilecek hatalı proteinler de üretebiliyor.

Karijolich ve Yu, mRNA dizilerindeki, zamansız ”dur” işareti veren stop kodonları içeren tipteki mutasyonlar üzerinde yaptıkları çalışmada, mRNA dizilerindeki istenmeyen ”dur” işaretini ”devam” işaretine çevirdiklerinde, işlemden geçirilen hücrelerin sağlıklı ve tam boyda proteinler ürettiklerini gözlemledi.

ELDEN AYAKTAN DÜŞÜREN HASTALIKLARA TEDAVİ ŞANSI

Yu, ”Bu çok heyecan verici bir bulgu.. Kimse bir stop kodonu, bizim yaptığımız gibi durdurmayı ve translasyona sanki daha önce hiçbir zaman böyle bir şey olmamışCasına kesintisiz devam etmesine izin vermeyi düşünmemiş” dedi.

Çalışmalarının, henüz klinik uygulama safhasında olmadığını ifade eden Yu, ”Ancak çalışmalarımız sonuçta, zamansız stop kodonların yol açtığı sistik firboris, kas distrofisi gibi hastalıkları için bir iyileştirme seçeneği potansiyeline sahip” diye konuştu.

Karijolich ve Yu ile aynı kurumda çalışan ancak araştırmada yer almayan bilim adamı Robert Bambara ise ”Bu, bazı insanlardaki, elden ayaktan düşüren, bazen de ölümcül olan bazı belli genetik hastalıklara olan genetik yatkınlığı kontrol altına almakta kullanılabilecek gerçekten de çok güçlü bir fikir” dedi.

ÖTV’den Muaf Otomatik Vitesli Araçlar İçin Yeniden Düzenleme yapıldı.!

ÖTV’DEN MUAF OTOMATİK VİTESLİ ARAÇLAR İÇİN YENİDEN DÜZENLEME

Özel Tüketim Vergisi Kanununda 5228 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ve ardından çıkartılan Sirküler’le birlikte, malül ve engellilere sağlanan ÖTV istisnasının kapsamı genişletilmiş ve özür derecesi % 90 nı aşanların herhangi bir mekanik ilave veya tadilat yapılması şartı olmaksızın yurt içinden iktisap ettikleri taşıt araçlarından ÖTV tahsil edilmemesi sağlanmıştı. Böylelikle % 90 ve üzeri özür derecesine sahip olan bütün özürlüler bu haktan yararlanabilmektedir.

Son olarak, 21 Haziran 2011 tarihli İçişleri Bakanlığı’nın talimatında sadece sol bacağından (sol ekstremite) özürlü olan vatandaşlarımızın kullandıkları otomatik vitesli araçların da ÖTV muafiyetinden yararlanabilecekleri ile bu araçların sahibi engelli kişi ile bu kişinin üçüncü dereceye kadar kan ve sıhri hısımlarından bir sürücü tarafından kullanılabileceğine ilişkin düzenlemeye gidilmiştir. İçişleri Bakanlığı’nca 81 il Valiliği’ne dağıtımı yapılan ilgili talimata buradan ulaşabilirsiniz.

Engelliler Aylardır Mağdur ve Tedirgin.!

Şike soruşturması ve bazı Kürtlerin demokratik özerklik ilanı gündemi işgal etti. Ama artık ne olursa olsun, hepsi beklesin.. Ne şike soruşturması ne de bir takım istismarcıların özerklik ilanı, engellilerin beklentilerinden daha önemli değil.. Bir toplum, çocuklarına, yaşlılarına, yoksullarına ve engellilerine verdiği değer ile yücelir..

O güzel gözlü Şafak Pavey, tekerlekli sandalyesi ve protez bacağı ile Meclis’e girince Genel Kurul Salonundaki merdivenleri de, pantolon giyme yasağını da alaşağı ediverdi.

Şafak Pavey, tam bir mücadele abidesi.. O şanssız tren kazasını çok iyi hatırlıyorum. Başka birine yardım etmek isterken onu düşürdüler ve o üzücü tren kazasında kolunu ve bacağını kaybetti Şafak.. Yürekleri yakan bir facia sonrasında eriyip gitmedi, yılmadı, adeta yeniden doğdu. Cenevre Üniversitesi ve London School of Economics’de başlayan idealleri yolundaki hayat yürüyüşü, o facia sonrasında verdiği yaşam mücadelesiyle ve tam bir gurur abidesi olarak Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Dünya Sekreteryası’nın ilk özel kalemi olarak atanmasına kadar sürdü. Yaşadığı facia ile hem kendisi, hem de cefakar annesi ünlü gazeteci Ayşe Önal o günlerde bir süre Türkiye’nin gündemindeydi ama gözden uzak olan gönülden de ırak olurmuş, Türkiye’nin çoğu, yıllardır Şafak Pavey’i bilmiyordu, tanımıyordu. Protez bacağı ve protez kolu ile Meclis’teki ilk fotoğraflarını görenler, onu artık hiç unutamayacaktır. 12 Haziran 2011 Seçimleri’yle İstanbul 1. bölgeden CHP milletvekili seçilen Şafak Pavey’in, engellilerin Meclis’teki en önemli destekçisi ve savunucusu olacağından hiç kuşkum yok.!

PROTEZ BACAK, ENGELLİLERİN SEMBOLÜ

Bir süredir engellilerin beklentilerini kaleme almaya çalışıyorum ama ne yazık ki hep erteliyorum. Beklenmeyen gündem haberleri Türkiye’yi epeydir çalkalıyor. Seçimin ardından CHP’nin Meclis boykotu, ardından futboldaki şike soruşturması, terör çetesinin hain pusuları ve bazı Kürtlerin demokratik özerklik ilanı nedeniyle, engellilerin özgürlüklerine bir türlü sıra gelmedi. Ama artık ne olursa olsun, hepsi beklesin.. Ne şike soruşturması ne de bir takım istismarcıların özerklik ilanı, engellilerin özgürlük taleplerinden ve beklentilerinden daha önemli değil.. Onlara sözüm var. Bu yazı engellilerin haklı beklentileri için.!

Evet.. Aslında belki de herkes haklı.. Herkes farklı özelliklerde hak ve özgürlüklerin peşinde.. Ama kimsenin özgürlük talebini, engellilerin hareket, eğitim, yaşam, çalışma, kazanma, eşitlik ve özgürlük talepleriyle mukayese dahi edemeyiz. Onları ancak senede bir defa “Engelliler Haftası” kutlamaları sırasında ya da bireysel “başarı” hikâyeleriyle hatırlıyoruz. Hatta hatırlamıyoruz, kimbilir belki de hatırlamak, görmek istemiyoruz. Oysa bir toplum, çocuklarına, yaşlılarına, yoksullarına ve engellilerine verdiği değer ile yücelir.!

ENGELLİLER, AYLARDIR MAĞDUR VE TEDİRGİN

Bunları neden anlatıyorum?

Anayasamızın Üçüncü Bölümü 50. maddesi, ”bedeni ve ruhi yetersizliği olanların çalışma şartları bakımından devletçe özel olarak korunduğu”nu belirtiyor. Devletçe de seferber edilen çalışmalar olduğunu izliyoruz ama engelli bireylerin yaşam şartları ve istihdam koşullarının iyileştirilmesine yönelik çalışmalar, engellilerin yaşadıkları mağduriyeti gidermek konusunda yetersiz kalıyor.

BUGÜNLERDEKİ EN ÖNEMLİ SORUN

2011’de TBMM’de kabul edilen ”Torba Yasası” gereğince, kamu kurumlarının gerçekleştirmiş olduğu engelli sınavları ile yine yılın çeşitli devirlerinde gerçekleştirilen engelli memur alımlarının kaldırılması engelli öğretmen, mühendis ve memur adayları için bir süredir önemli bir mağduriyet yaratıyor. Eski sistemin yerine kabul edilen “Merkezi Engelli Sınavları” yönetmeliği 6 aydır çıkarılamıyor, engelliler çaresiz bekliyor. İlgili kanun gereği eylül-ekim aylarında “Merkezi Engelli Sınavları”nın yapılması gerekiyor ama söz konusu sınavın nerede, ne zaman ve nasıl yapılacağı ile ilgili belirsizlik, açıklama bekleyen engellilerde çöküntü yaratıyor. İhmal edildiklerini, unutulduklarını düşünüyorlar.

BAŞBAKAN’IN SÖZÜ VAR

Merkezi Engelli Sınavları ile ilgili açıklama bekleyen engelli öğretmen, mühendis ve memur adaylarının tek güvencesi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın verdiği söz.. Başbakan’ın “Kamu ve Özel Sektördeki engelli kadrolarını dolduracağız” sözü onları itelenmişlik duygusundan kurtarıyor. Ama bu vaadin eyleme, uygulamaya dönüşmesini bekliyorlar.

SINAV TARİHİ AÇIKLANSIN

Engellilerimiz, duygularını çok daha canlı yaşayan fertlerimizdir. Kamu kurum ve kuruluşlarına 2011 yılında engelli öğretmen, mühendis, memur alımları ile ilgili Merkezi Engelli Sınavları’nın ne zaman, nerede ve nasıl yapılacağının derhal açıklanmasında fayda var. Devlet’in, yanlarında olduğunu engellilere göstermesi, hissettirmesi gerekiyor. Yoksa umutsuzluğa ve karamsarlığa kapılıyorlar. Çok sayıdaki engellinin duygularına tercüman olan şu satırlara kulak verirsek, nasıl ızdıraplar yaşadıklarını anlamamız mümkün olacaktır;

“Arkadaşlar dün akşam çok sinirliydim kalbini kırdığım arkadaş varsa özür dilerim ama hala sinirim yatışmış sayılmaz. Çünkü artık ben de gezip tozmak, alışveriş yapmak, ne bileyim kendi kazandığım parayla bir şeyler yapmak istiyorum. Bu çok görülmesin.. Bana inanın, yataktan kalkamıyorum, nefes alıp verirken kalbimde yanma oluyor. Babama da yük olmak istemiyorum. Adam “gidelim” diyor hastaneye, ben gitmiyorum. Şimdi hastahaneye gitsem en az 200 bilemediniz 300 lira ile çıkarım oradan.. Artık iyice bıktım bu hayattan, intiharın eşiğindeyim artık. Biraz daha düşünürsem kendimi sona sürükleyerek giderim artık..”

Sedat ÜRETEN

Eve gelir gelmez klimayı açmayın.!

Yaz aylarının vazgeçilmezi klimalar birçok sağlık sorununa davetiye çıkarıyor. Uzmanlar özellikle uyarıyor, Eve gelir gelmez klimayı açıp karşısına geçmeyin..

Memorial Antalya Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölümü’nden Op.  Dr. Tamer Bakalım, kalp hastalığı riski ve kalp hastası olan kişilere sağlıklı bir yaz geçirmeleri için önerilerde bulundu.

Yazın kalp krizi geçirme riski yüksektir

Yaz aylarında kalp hastaları için tehlike çanları çalmasının nedeni, aşırı sıcaklarla birlikte yükselen tansiyonun kalp krizi riskini tetiklemesidir. Havanın normal sıcaklıkta olduğu dönemler hariç; aşırı sıcaklar ve aşırı soğuklara bağlı olarak damarın yükü artar. Dolayısıyla kalbin yükü de artmış olur. Özellikle aşırı sıcaktan aşırı soğuğa geçiş, kalp spazmına yol açıyor ve kalp krizi tehlikesini ciddi şekilde yükseltir. 

Klimalı ortamlara dikkat!

Yaz aylarında, özellikle hava sıcaklığının çok yüksek oranda seyrettiği şehirlerde 40-50 derece sıcaktan, klimanın çalıştığı 18-20 derecelik bir ortama ani geçiş ya da dışarıdan eve gelip doğrudan klimayı çalıştırıp karşısına geçmek kalp krizi riskini tetikleyebilir. O nedenle klimalı ortamların 22 derecenin altında olmaması gerekir. Belli bir soğuk derecesinden sonra damarların spazm riski arttığı için ani soğuklar kalp krizine zemin hazırlayabilir. Klimalı ortamlar çok fazla tercih edilmemelidir. Çünkü bu ortamların en kötü özelliği, birtakım akciğer hastalıklarına neden olmasıdır. Akciğer rahatsızlığı da, var olan kalp hastalığını tetikleyebilir. Klimalar aynı zamanda solunum yolu ile bulaşabilen bakterileri ortama dağıtan özelliğe sahiptir. Bunun için bakımlarının çok iyi yapılması gerekir. Vücut bir sistem olarak kabul edildiğinde, sistemin bir yerindeki bozukluk bir başka noktayı olumsuz etkileyebilmektedir. Örneğin; akciğerlerdeki oksijen kapasitesine ait bir bozukluk, kalp krizine ve kalp yetmezliğine neden olabilir. Klima kullanımında önemli olan, soğuk değil serin ortamlar yaratılmasıdır.

Soğuk su soğuk havadan daha tehlikeli!

Sıcak altında uzun süre kaldıktan sonra birden soğuk bir havuza atlamak risktir. Bunun nedeni, ciddi sıcaklık farklarını aniden yaşamaktır. Soğuk su, soğuk havaya göre daha tehlikeli olabilir. Çünkü burada vücutla direkt temas ve vücut ısısının aniden değişmesi söz konusudur. Çünkü soğuk havada kaybedilen ısı ile soğuk suyla temas halinde kaybedilen ısı arasında ciddi bir fark vardır. Soğuk su ile temas, herkes için aynı derecede riskli olabilir. Çünkü soğuk su, kalp spazmına zemin hazırlar. Yani kalp damarları soğuğun etkisi ile ciddi oranda büzülerek kan akımı bozulur. Kişinin damar sertliği problemi olmasa bile daralmaya meyilli damarlar varsa bunlar bir takım tetikleyici faktörler sonucu kalp krizine kadar gidebilmektedir. Damar sertliğinin başlangıç aşamasında damarın o bölgesinde spazm daha fazla görülür. Damarın bütünü içerisinde, iç yüzeyinden salınan ve bulunduğu bölgeye etki eden, damarın gevşemesini sağlayan bir takım hormon benzeri maddeler vardır. Damar yapısındaki bozulma, bu hormon benzeri maddelerin salınımının bozulmasına ve o bölgede spazmın görülmesine neden olur.

Güneşin altında 15 dakikadan fazla kalınmamalıdır

Kesinlikle direkt güneşle temas edilmemeli, gölgede ya da şemsiyenin altında kalarak güneşlenilmelidir. Yüzmek, çok sağlıklı bir egzersizdir ancak çok sıcak zamanlarda değil..

Yazın erken saatlerde de spor yapmak uygun değildir. Çünkü tansiyon ataklarının en sık olduğu zamanlar, sabahın erken saatleridir. Bu saatlerde çok fazla efor kaybı kalbi yorar ve tansiyon yüksekliğini artırabilir. Spor yaparken de kalp büyümesine neden olacak sporlar değil, kalbi hafif yoracak sporlar tercih edilmelidir. Amaç; kalbin damar sirkülasyonunu daha iyi çalışır hale getirmek yani kılcal damarların gelişerek ana damarda olan olayları tolere etmesine olanak sağlamaktır.

Bol bol tempolu yürüyüş yapın

Sakin bir şekilde vitrinlere bakarak yürümek sağlık açısından çok fazla bir anlam ifade etmez. Şeker hastaları hariç; aç karnına, yaşanılan bölgeye göre havanın çok sıcak olduğu dönemler tercih edilmeden, düz zeminde 40-45 dk arasında yaklaşık 4-5 km tempolu yürüyüş yapmak gerekir. Hastalar, gün içinde zaten çok yürüdüklerini iddia etseler de, bunlar geçerli bir egzersiz değildir. Çünkü egzersiz, kesintisiz ve düzenli olarak yapılan hareketlerdir.

Yüzmek sağlıklıdır ama kaplıcalara dikkat!

Yazın; saat 10-12 arası öğleden sonra da 3’ten sonra sıcakların azaldığı zamanlar, yüzme için ideal zamanlardır. Yüzme, terleme ve vücuttan su kaybının olmaması bakımından, tüm kasların aktif olarak çalıştırılması yönüyle çok iyi bir spordur. Düzenli olarak yapılan her spor gibi tansiyonu düşürücü bir etkiye sahiptir. Sıcak su, hamam ve sauna özellikle yaşlılara çok fazla önerilmemektedir. Ancak yaşla birlikte birtakım eklem rahatsızlıkları kaçınılmaz hale gelir. Böyle durumlarda kaplıca tedavisi verilir. Sıcaklığın ve bir takım elementlerin çok yoğun olduğu bu ortamlarda çok fazla kalmak, sağlıklı insanlar için de zararlıdır. Kaplıca ortamlarında ve hamamlarda günde iki kez, 10’ar dakika kalabilirsiniz. Ancak özellikle tansiyon yüksekliği ve kalp hastalığınız varsa, hiç önermiyoruz.

Yazın ılık suyla banyo yapılmalı!

Özellikle yazın; sauna, hamam ve kaplıca gibi sıcak ortamların yanında, evde de çok sıcak su ile banyo yapılmasını önermiyoruz. Sıcak suyun yanında yazın çok soğuk suyla da banyo yapılmamalı. Banyo suyu ılık olmalı, banyoda kalış süresi uzun olmamalı.. Varis hastaları ise banyodan çıkarken dizlerinden aşağı bölgeye soğuk su tuttuklarında, özellikle yazın yararlı olabilir. Çünkü toplardamarlar sıcakla genişlediği için varislerle ilgili şikayetleri artırabilir. Yazın artan bu şikayetler soğuk su ile hafifleyebilir.  
 
Sağlık kontrollerini düzenli olarak yaptırmanın yanında yeme alışkanlıklarını değiştirmek, kalp ve damar sağlığı açısından çok önemlidir. Midenin özellikle akşam yemeklerinden sonra çok fazla doldurulması, diyafram kasının kasılması ile birlikte karın içi organların da bir miktar büyümesi ile solunumu olumsuz yönde etkilemektedir. Bunların hepsi bir araya geldiğinde kalp krizini tetikleyici etki yapabilir. Tatlı ve meyve yenecekse, yemekten 1-2 saat sonra tüketilmelidir. Yemekten hemen sonra yenen meyve tatlı, insülin direncinin yüksek olduğu durumlarda vücutta ciddi yağlanma ile birlikte kan yağlarının da yükselmesine yol açmaktadır. Bu durum da uzun dönemde damar sertliğine yol açar.

Hastaneler engelli hizmeti yönünden denetlenecek.!

Engelli vatandaşların ve özel ihtiyaç grubunda yer alan kişilerin sağlık hizmeti taleplerinin, beklentilerinin tam ve sürekli karşılanması amacıyla tüm kamu ve özel hastanelerde denetim başlıyor. Sağlık Bakanlığı’nın geçtiğimiz sene yayımladığı genelge doğrultusunda hastanelerde bir dizi düzenlemeye gidildi. Bursa İl Sağlık Müdürlüğü, şehirdeki tüm özel ve kamu sağlık kuruluşlarının engelli hizmetleri yönünden denetime tabi tutulacağını açıkladı.

Sağlık hizmeti talep eden engelli kişilerin bu ihtiyaçlarının durumlarına uygun ortamlarda, hızlı, verimli ve mağdur edilmeden karşılanarak, sağlık bakım kalitesinin yükseltilebilmesine yönelik olarak yayımlanan “Özürlü Kişilere Yönelik Sağlık Hizmetlerinin Sunumuna İlişkin Genelge” kapsamında denetimler başlıyor. Bursa İl Sağlık Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada, denetimlerin kamu ve özel 1, 2, 3. basamak hastaneler, toplum sağlığı merkezi, aile sağlığı merkezi ve özel tıp merkezleri gibi bütün sağlık kuruluşlarını kapsayacağı belirtildi. Özürlülere yönelik sağlık hizmeti sunumunda bakanlık tarafından geçen yıl yayınlanan genelgenin hatırlatıldığı açıklamada, hastanelerde engelli vatandaşların kolaylıkla kullanabileceği asansörler, düz merdivenler başta olmak üzere çok sayıda düzenlemeye gidildiği belirtildi.