Otizm’li Çocuklar İçin Pozitif Ayrımcılık Gündeme Geldi

YÖK, müzik dehası otistik Buğra sayesinde, sınav sistemindeki boşluğu gördü. Yetenekli otistiklere üniversitede kontenjan ayrılacak.

‘Müzik dehası’ olarak nitelendirilmesine rağmen devlet konservatuvarı lise bölümüne alınmayan, üniversite yolu da kapalı olan otistik Buğra Çankır’ın durumu YÖK’ü harekete geçirdi. YÖK, engelli öğrencilerin özel yetenekle öğrenci alan bölümlere gidebilmesi için çalışma başlattı. Hikâyeleri ‘Rain Man’ (Yağmur Adam) filmiyle beyazperdeye de yansıyan otistik çocuklar için pozitif ayrımcılık gündemde.!

Bodrum’da düzenlenen Klasik Müzik Festivali çerçevesinde eğitim alan otistik Buğra Çankır, iki kez liseyi okumak üzere konservatuvarı kazandığı halde kabul edilmeyince, hayalini üniversiteye ertelemişti. Ancak mevcut sınav sistemi onun üniversiteye girişine de izin vermiyordu ve Çankır’ın ailesi bu duruma isyan etti. Buğra’nın durumu medyada yer bulunca, YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, konuyu incelemeye aldı. YÖK, Buğra’nın babası Kemal Çankır’la da iletişime geçti.

Bu sınavla barajı geçemez;

YÖK’ün Buğra Çankır’ın yaşadığı engellerle tanışması, yetenekli engellilerin sorunlarıyla da yüzleşilmesini sağladı. Baba Çankır, YÖK yetkilileriyle yaptığı görüşmede, oğlunun yeteneğine rağmen, otistik olması nedeniyle Hacettepe ve Çukurova Üniversiteleri bünyesindeki devlet konservatuvarlarının lise kısmına kabul edilmediğini anlattı. Buğra’nın Bedii Sabuncu Güzel Sanatlar Lisesi son sınıfında kaynaştırmalı eğitim kapsamında öğrenci olduğunu anlatan baba Çankır, oğlunun sınıf arkadaşları gibi yükseköğretimde yeteneğini geliştirme yolunun açık olmadığını hatırlattı.

Buğra’nın üniversite sınavında barajı aşamayacağını anlatan Kemal Çankır, çözüm için yardım istedi;

Baba Çankır, Buğra’nın konservatuvarda okuyabilmesi için üniversite sınavında baraj puanını geçmesi gerektiğini ancak sınavın otistik çocukların ölçme ve değerlendirmesi için uygun olmadığını söyledi. Çankır, “Buğra’nın İngiliz Kraliyet Müzik Okulları’ndan aldığı sertifikaları, lise diplomasına eklenerek, üniversite sınavından muaf tutulabilir” dedi.

YÖK yetkilileri de yetenekli otistik çocukların yükseköğretime geçişlerindeki engelleri kaldırma sözü verdi. Engelli çocukların üniversiteye geçişlerine ilişkin bir çalışma yürüten YÖK, otistik çocuklar için de ayrı bir üniversiteye giriş sınavını gündemine aldı. Özel yetenekle öğrenci alan bölümlerde engelli adaylara pozitif ayrımcılık da öngörülüyor. YÖK, gelecek yıldan itibaren özel yetenekle öğrenci alan bölümlere engelli kontenjanı getirmeyi planlıyor. Bu öğrencilere başarılarını çeşitli rapor ve ödüllerle ispatlamaları durumunda mülakatsız giriş imkânı sağlanması gündemde.!

Müzik yeteneğiyle şaşırttı;

Bodrum 8. Uluslararası Gümüşlük Klasik Müzik Festivali kapsamında devlet sanatçısı Piyanist Gülsin Onay ve dünyaca ünlü piyanistlerin eğittiği 12 öğrenci arasında yer alan 17 yaşındaki otistik Buğra Çankır müzik yeteneğiyle şaşırtmıştı. Gülsin Onay, “Buğra gerçekten çok ender rastlanan bir yetenek. Piyano çalışından ve müzik kulağından gerçekten çok etkilendim. Buğra’nın mutlaka eğitimine devam etmesinden yanayım” demişti.

Otistik Buğra; Dünyada Kabul Görüyor, Kendi Vatanında Görmüyor.!

Sünnet Hakkında Bilinmesi Gerekenler.!

 

Sünnet, müslümanlarda Peygamber’in yapılmasını istediği için sünnet olarak adlandırılan, çeşitli toplumlarda yaygın olarak uygulanan cerrahi bir girişimdir. Erkek çocuklarında penis glansını örten derinin belirli bir şekil ve ölçüde kesilmesi olarak uygulanır.

Sünnet’in faydaları halen tartışmalı olmakla birlikte kesin olarak tespit edilmiş olanlar;

Sünnetli erkek çocuklarında idrar yolu iltihaplanması daha az gözlenir,

Penis kanseri sadece sünnet olmayan erkeklerde gözlenir,

Bulaşıcı hastalıklar sünnet olmayan erkeklerde daha sıktır,

Kadınlarda rahim kanseri riskini azaltır,

Ülkemizde sünnet dini ve sosyal bir istek olup tüm erkek çocuklarında yaygın olarak uygulanmaktadır. Aile için sünnet töreni yapılması zevkli ve gururlu bir olay, manevi bir mutluluk olarak kabul edilmektedir. Çocuk açısından ise sünnet, arkadaşları arasında statü kazanmak açısından önemli bir olaydır.

Sünnet Ne zaman Yapılmalıdır.?

Sünnet genellikle ergenlik çağı öncesi yapılmaktadır. Son zamanlarda yeni doğan (ilk 2 haftalık) bebeklerde cerrahi işlemin kolaylığı, bebekte yara iyleşmesinin çabuk olması, sünnet sonrası bakımın kolaylığı ve psikolojik travma oluşturmaması nedeniyle en ideal yaş olarak kabul edilmektedir.

Her yaşta sünnet yapılabilmekle beraber 2 – 4 yaş arası çocuklarda kimlik gelişimi, ben merkeziyetçi ve uyumsuz olmaları nedeniyle zorunlu olmadıkça sünnet yapılmamalıdır.

Sünnet’te prensipler;

Her çocuk yapılacak işlem hakkında bilgilendirilmeli ve bu işlemi kabul edip etmeme hakkına sahip olmalıdır. Sünnette önemli olan, çocuğa yapılacak cerrahi işlemin mümkün olduğunca psikolojik travma oluşturmadan, hijyenik şartlara uygun ve problemsiz yapılmasıdır. Günümüzde sünnet’in anatomik, fizyolojik, psikolojik açılardan bilgisi olmayan kişiler tarafından, uygun olmayan yerlerde ve koşullarda yapılmasının kabul edilebilir hiç bir gerekçesi olamaz. Sünnet ne kadar basit görülse de önemli bir cerrahi girişimdir. Bu nedenle sünnet yapılan yer ve aletlerde sterilizasyon, asepsi,antisepsi gibi tanımladığımız mikrop içermeyen ortam sağlanması zorunludur.

Sünnet sonrası neler olabilir.?

İşin uzmanı olmayan kişilerce yapılan sünnetlerde oluşabilecek sorunları şu şekilde özetleyebiliriz;

KANAMA

Normal veya kan hastalığı olan çocuklarda uygun olmayan tekniklerle yapılan sünnetlerde ya da sünnet sonrası travmayı takiben gözlenir. Normal çocuklarda ikinci bir cerrahi işlem yeterli iken, kan hastalığı olan çocuklarda bazen çok geç kalınabilinir.

ŞEKİL BOZUKLUĞU

Uygun olmayan teknik ya da işin uzmanı olmayan kişilerin yaptığı sünnetlerde gözlenir. Şekil bozukluğu kabul edilebilir sınırlarda ya da aile ve çocuğu rahatsız etmeyecek düzeylerde ise adolesan çağına kadar beklenir. Adolesan çağı sonrası şekil bozukluğu azalmamış yada kaybolmamışsa tekrar sünnet gerekir.

KALICI SAKATLIK

Aşırı doku kaybı yada koter ile aşırı yanık olmuş ise gözlenir. Çeşitli estetik ameliyatlarla kısmen düzeltilme yapılabilse de fonksiyon kayıpları düzelmez.

KÖTÜ NEDBE DOKUSU

Yara uçları dikilmeyip kendi kendine iyleşmeye bırakılmış çocuklarda gözlenir.

ENFEKSİYON, BULAŞICI SARILIK

Özellikle toplu sünnetlerde, asepsi, antisepsi kurallarını bilmeyen kişilerin yaptığı sünnetlerden sonra gözlenir.

PEYGAMBER SÜNNETİ

İdrar deliğinin daha aşağıda olduğu çocukların sünnet yapılması ile bu çocukların ameliyat şansını kaybetmesi ya da çok daha ciddi bir kaç ameliyat olması gerekebilir.

TAM PENİS KAYBI

Yukarıda görüldüğü gibi bu liste daha da uzayabilmektedir. Sünnet bir ameliyattır ve ameliyat gibi yapılmalıdır. Asla hafife alınmamalıdır, çünkü ürkütücü ve çocuğunuzun hayat boyu taşıyabileceği sorunlar oluşturabilmektedir. Sünnet evde, sokakta, düğün salonunda itiş kakış halinde yapılamaz. Önce çocuk, cerrahi girişim öncesi psikolojik olarak hazırlanmalıdır.

Çocuk ile iletişim kurulduktan sonra sünnet derisi özenle çıkarılıp, damarları bağlanıp, yara kendi kendine emilen dikişlerle kapatılmalıdır (resim) Bu şekilde yara iyileşmesi sorunsuz ve daha hızlı olmaktadır. Toplumumuz son yıllarda özellikle medya ve iletişim araçlarının artması ile sünnetin ciddiyetini giderek kavramıştır. Bununla beraber bazı ailelerin, sünnet düğününü en güzel yerde ama esas önemli olması gereken cerrahi işlemi ehliyetsiz kişilerce uygun olmayan şartlarda yaptırılmasının kabul edilebilir bir gerekçesi olamaz.

Dr. Aydın Mevsim

Mantar Hastalığına Karşı Çözüm mü Bulundu.?

ABD’li bilim adamları yeni bir şey keşfetti.

Maya mantarının, birçok mantar hastalığına karşı koruma sağlayabileceği belirlendi.

ABD’de bilim adamları ”saccharomyces” türü mantarı (ekmek mayası), farelere enjekte etti.

Yüksek miktarda ”aspergillus” türü mantar verilen farelerin, bu mantar türünün neden olduğu, solunumla ilgili ölümcül bir hastalık olan ”asperjilloz”a direnç gösterdiği belirtildi.

Maya mantarının bu hastalığa karşı koruma sağladığını bildiren bilim adamları, Mikrobiyoloji Tıp Dergisi’nde yayımlanan makalede, koruma sağlayan bileşenin maya mantarının hücre duvarında bulunduğunu vurguladı.

Bu ”aşının” candida, cryptococcus ve coccidioides türü mantarların yol açtığı hastalıklarda da etkili olduğuna dikkat çekildi.

Kamudaki Engelli Kadroları Boş Kalmayacak.!

Kamu kurumları, artık özürlü istihdamı için ayrı ayrı sınav yapmak zorunda kalmayacak. Yapılacak merkezi sınavla, özürlü istihdamında kadroların boş kalmasına neden olan sıkıntılar ortadan kalkacak.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca hazırlanan, Özürlülerin Devlet Memurluğuna Alınma Şartları İle Yapılacak Merkezi Sınav ve Kura Usulü Hakkında Yönetmelik Taslağı, Bakan Faruk Çelik’in imzasıyla Başbakanlığa gönderdi.

Mevcut uygulamada, kamu kurum ve kuruluşlarının dolu memur kadro sayılarının yüzde 3’ü oranında özürlü memur istihdam etme zorunluluğu bulunuyor. Kamu kurum ve kuruluşları özürlü personel alımı amacıyla Nisan-Mayıs, Temmuz-Ağustos ve Ekim-Kasım dönemleri olmak üzere 3 dönemde sınav açabiliyor. Bu dönemlere ilişkin sınav duyuruları ise ilgili kurumlarca Mart, Haziran ve Eylül aylarının son günü itibarıyla Devlet Personel Başkanlığında olacak şekilde gönderiliyor.

Devlet Personel Başkanlığı ise bu duyuruları Resmi Gazete ve ülke çapında tirajı yüksek bir gazetede ilan ediyor. Özürlü personel alımı amacıyla açılan sınavlar ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından yapılıyor.

Maliye, Milli Eğitim ve Sağlık Bakanlıkları, Özürlüler İdaresi Başkanlığı, ÖSYM Başkanlığı, Türkiye Sakatlar Konfederasyonu, Engelliler Konfederasyonu ve Sayıştay’ın görüş ve önerileri de dikkate alınarak hazırlanan yönetmelik taslağı ile kamuda özürlü istihdamında bir dizi değişiklik yapılacak.

Yönetmelik taslağına göre, Özürlü Memur Seçme Sınavı, merkezi olarak yapılacak, yerleştirmeler de bu sınava ve/veya kura usulüne göre merkezi olarak gerçekleştirilecek.

Sınav, özür grupları itibariyle orta öğretim, önlisans veya lisans düzeyinde eğitim veren kurumlardan mezun olan özürlüler için ayrı ayrı yapılacak. Kura ise devlet memuru olabilmek için asgari eğitim olan ilköğretim ve ilkokul mezunu özürlüler için uygulanacak.

Merkezi sınav, kura ve yerleştirme Devlet Personel Başkanlığı tarafından yapılacak veya Başkanlık adına bir kamu kurum veya kuruluşuna yaptırılacak.

Özürlü çalıştırma yükümlülüğü kapsamına düzenleyici ve denetleyici kurumlar da dahil edilecek.

Özürlülerce talep edilmesi halinde merkezi sınavda uygun refakatçi temin edilecek.

Merkezi sınav sonuçları 2 yıl geçerli olacak, ancak bu süre içinde yeni bir sınav yapılamaması durumunda, sınav sonuçlarının geçerliliği, bir sonraki sınava kadar devam edecek.

Yerleştirme işlemi özürlülerin kadro ve kurum tercihlerine göre yılda bir defa yapılacak. Herhangi bir kadroya yerleştirilen adaylar, iki yıl geçmedikçe başka kadrolara yerleştirilemeyecek.

Kamu kurum ve kuruluşları, bir sonraki yılda özür memur alımı yapacakları kadrolarını, atama sonucu göreve başlatılanları, göreve başlamayanları ve diğer bilgileri başkanlığa online gönderecek.

”KAMUDA DA SIKINTI VARDI”

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, engelli vatandaşların çalışma hayatı içinde yer almalarının büyük önem arz ettiğini söyledi.

Engelli istihdamının artırılması adına son dönemde çeşitli önlemler alındığını ve bazı yasal düzenlemelerin hayata geçirildiğini dile getiren Çelik, şunları kaydetti;

”Özel sektörde engelli istihdamında yaşanan sıkıntıların yanında kamu kurum ve kuruluşlarında da sınav yapma ve işe yerleştirme konularında bazı sıkıntılar bulunmaktaydı. Bunun yanında, işe alım usulleri ve bürokrasi nedeniyle de çeşitli sorunlar yaşanmaktaydı. Bazı kurumlar engelli çalıştırılması ve zorunlu kontenjanlarının doldurulması konusunda çeşitli zamanlarda uyarılmalarına rağmen bu konudan istenilen noktaya bir türlü gelinemiyordu. Tüm bu sıkıntıları ortadan kaldırabilmek amacıyla bakan arkadaşım Sayın Hayati Yazıcı döneminde başlatılan bir çalışma bu yönetmelikle hayat bulacak. Artık kamuda engelli istihdamı konusunda yaşanan tüm sıkıntılar sona erecek. Kamu kurum ve kuruluşları bu yönetmelikten sonra özürlü çalıştırma zorunluluğuna yönelik tüm sorumluluğunu tek elden yerine getirmiş olacak. Bu uygulamayla kurumlar da rahat bir nefes alacak..”

MS Hastalarına Uygulanacak Kök Hücre Tedavisinin İlk Büyük Denemesine Başlanıyor

Avrupa’daki araştırmacılar, multipl skleroz (multiple sclerosis – MS) hastalarına uygulanacak kök hücre tedavisinin ilk büyük denemesine başlıyor.

Araştırmacılar, “hastanın kendi iliğinden alınan hücrelerin enjekte edilmesi hastalığın beyin ve omuriliğe verdiği zararı yavaşlatabilir ve hatta geri döndürebilir mi?” sorusunun cevabını arıyor. Deneme sürecine, Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden 150 MS hastası katılacak.

Hastaların kemik iliğinden alınacak kök hücreler, laboratuvar ortamında büyütülecek ve hastanın kanına yeniden enjekte edilecek. Kök hücrelerin beyne ilerleyeceği ve MS’in verdiği zararı tamir edeceği umuluyor.

Londra’daki Imperial College Üniversitesi’nden doktor Paolo Muraro, “Kök hücrenin etkin bir tedavi olabileceğine ilişkin oldukça güçlü laboratuvar kanıtları bulunuyor.” dedi.

Araştırmanın fon sağlayanları arasında olan İngiltere MS Derneği ise henüz işe yaradığı kanıtlanmamış kök hücre tedavisinin erişime sunulmasına ilişkin kaygılarını da ifade etti.

Deneme başarılı olursa bile, etkin bir tedavinin geliştirilmesi yıllar sürebilir. Dünyada üç milyon, İngiltere’de ise 100 bin MS hastası olduğu düşünülüyor.

Hastalığa bağışıklık sisteminin vücuda saldırması ve beyin ve sinir hücrelerinde bulunan miyelin isimli maddeye zarar vermeleri yol açıyor.