Nan’kör.!

Son bir hafta

Engelliler
Haftası’ydı

Birleşmiş Milletlere üye tüm ülkelerde 10 – 16 Mayıs’ta kutlanır.. Ahalinin bilinçlenmesi için, Sağlık Bakanlığı tarafından radyo ve televizyonda eğitici programlar yayınlanır..

Bizde de
Yayınlandı
Çok eğiticiydi

Bilinçsiz görme engelli “asgari ücret alıyoruz, iyileştirme istiyoruz…” dedi. Sağlık Bakanımız bizzat bilinçlendirdi, “gözlerin görmediği halde sana iş vermişiz, daha ne istiyorsun..” dedi..

E hak etti
Nan’kör yani

Para’göz
Gazeteciler

Aç göz’lü
İşadamları

At göz’lüklü
Seçmenler

Gözleri var
Görmezler

Bunun
Gözleri yok
Utanmadan
Görüyor

Daha ne istiyorsun
Körolasıca
Elinin kör’ünü mü

Haddini bil
A gözü doymaz
Bon’kör bakanımıza dua et
Göz’altına alınmadığına şükret

Bak, ne demiş atalarımız

Kör ölür
Badem gözlü olur

Kör görür
Badem nokta nokta

Şimdi merak edip diyeceksin ki
Ne demek bu nokta nokta

Görme engelliler alfabesi kabartma altı nokta değil mi kardeşim.? Ben dilim döndüğünce yazdım.. Bakar kör değilsen, gerisini sen koy bu olan bitenin sonuna, nokta nokta..

Yılmaz Özdil

engelliler.gen.tr

Kim daha çok mağdur.?

Hangisi daha mağdur bakın bakalım; Hakkını aramak için ancak seçim zamanı fırsat bulan, bakana asgari ücret yetmiyor, taşeron müteahhitler belimizi büktü diye feryat eden görme engelli işçi mi?

Yoksa ona görmemene rağmen iş vermişiz sana diyen Sağlık Bakanı Recep Akdağ mı? Daha sonra arayarak fazla ortalarda gözükme, işin için iyi olmaz diyen iktidar milletvekilleri mi?

Kim daha çok mağdur? Deniz Feneri davasının Almanya’ya giriş yasaklı Okey müptelası RTÜK üyeleri mi? Büyük yerden kefaleti olan Kayseri Belediye Başkanı mı? Yoksa halkın oyları ile seçilmiş mahkeme hükümlerine rağmen aylardır görevine dönemeyen Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Aytaç Durak mı? Tam seçim öncesi ne olduğu belirsiz operasyonlar yapılan İzmir Belediyesi mi?

9 küsur yıldır iktidar olanlar mı? Yoksa yayımlanmamış kitabı yüzünden örgüt üyeliği ile suçlananlar mı? Kitap yazdı diye kendini örgüt üyesi bulan Emniyet Müdürleri mi? Farz edelim ki kitap yazarken herhangi birinin veya birilerinin yönlendirmesi olsun.. Neticesi kitap olan bir yönlendirme, yönlendirilme nasıl suç teşkil eder?
 
Kimin hayatı mahvoldu özel hayatı yüzünden? Gizlisi, mahremi haince çekilmiş kasetlerle ortaya dökülen MHP’li yöneticilerin mi? Bu adamların şahsi eylem ve söylemlerinden siyasi çıkar peşine düşenlerin mi? Etik değerlendirmeler yapmak, doğru yanlış diye yargılamak ayrı, siyasi tercihini bu mahremlere dayandırmak ayrı.. Seçime günler kala insanların özel hayatını internetten dünyaya ilan edenler mi daha çok mağdur? Yoksa ayaklı yalan makinesi olmakla suçlananlar mı? Yoksa püskevit diye dalga geçilenler mi?

Hangi taraf kendini devlet erkanının hemen yanıbaşında buluyor? 1 milyon tirajlı demeyelim de aboneli gazetelerde her gün, açılış başı 160 tane tesisinin reklamı yapılarak ileri demokrasi yarattığı iddia edilenler mi? Yoksa Halk TV ve etrafındaki dolaplar alt başlığı ile kendisini Silivri’de bulanlar mı?

Kim daha çok mağdur, aldığı mail uzantısı dosya yüzünden hapis yatanlar mı? Yoksa ÖSYM’ye yolladığı iddia olunan maili bir çırpıda inkar ederek, benim mailim değil diyenler mi? Alınan ve yollanan maillerin suç niteliği kişiye göre değişiyor demek ki..

Hangisi daha çok mağdur, çalışmayan yürüyen merdivene bindirilip daha sonra ters akan merdiven kameraların önünde çalıştırılarak komik duruma düşürülenler mi yoksa 4 kişinin tuttuğu attan düştüğü hatırlatılınca yürüyen merdiven hikayesini bıçak gibi kesenler mi?

İsrail’in özrünü seçimden önceye getirip bu sanal gösterişten caka satmaya çalışacaklar mı daha çok mağdur, yoksa mısır tohumu üzerindeki vergileri bir gecede düşürüp sonra oğlu tonlarca mısır getirdikten sonra vergiyi eski haline çeken Maliye Bakanları mı?

Başı sonu maliyeti, getirisi götürüsü belli olmayan çılgın projeler mi daha çok mağdur eder bu halkı, yoksa her aileye layıkınca dağıtılacak aile sigortası mı?

Güzel (!) bir şekilde öldükleri bu ülkenin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı tarafından söylenen madenciler mi daha çok mağdur, kar kış demeden hakkını arayan Tekel işçileri mi, yoksa bir tek kişi tarafından beğenilmediği için ucube olarak adlandırılan bitmemiş insanlık anıtları mı? Hem de açılım yapmış, diplomatik ilişkileri futbol takımı aynı gruba düştü diye kurmuşken..

Kim daha çok mağdur? Hepimizi kucaklaması gereken cumhurbaşkanımız sadece bazılarımızı tatmin eden şifrelerden tatmin olunca, sınavlar da şifreleri alamayan çocuklar mı daha çok mağdur, yoksa sayıları 12 milyondan fazla olan yoksulluk sınırının altındaki vatandaşlarımız mı? Cumhur-reisimizin başkalarını faşitlikle, terbiyesizlikle, seviyesizlikle suçlayan danışmanı mı mağdur yoksa?

Sen mağdur değil misin kişisel giyim tercihleri nedeniyle üniversiteye, kamusal alana giremeyen kardeşim? Bu seçimde de meclise girebilecek misin?

Sen mi daha çok mağdursun haftada 100 milyona günde 10 saat çalıştırılan sigortasız kardeşim yoksa işadamlarının bursu ile ABD’de okuyup, mezun olup geldiğinde devlet bankalarından krediye boğulan holdinglerin başına geçenler mi?

Hangimiz daha çok mağdur?

Erdem Asyalı / NationalTurk

SGK’nın tuzağına düşmeyin.!

TBMM SSK’lı kadınların da doğum nedeniyle çalışamadıkları süreler için eksik günlerini borçlanarak emekli olabilmesi için yasal düzenleme yaptı. Ancak gelin görün ki, bürokrasi kadınları emekli etmemek için ne gerekiyorsa yapıyor, her türlü zorluğu çıkarıyor.

Neredeyse 2,5 yıldan bu yana SSK’lı kadınların bitmeyen çilesidir “doğum borçlanması..”

TBMM SSK’lı kadınların da doğum nedeniyle çalışamadıkları süreler için eksik günlerini borçlanarak emekli olabilmesi için yasal düzenleme yaptı. Ancak gelin görün ki, bürokrasi kadınları emekli etmemek için ne gerekiyorsa yapıyor, her türlü zorluğu çıkarıyor.

SGK, önce “1 Ekim 2008 öncesini borçlandırmayız” diyecek oldu, baktı ki ayan beyan hukuksuz olacak, vazgeçtiler… Bürokrasi çalışmaya devam etti, SSK sigortalılığından önceki doğumlara borçlanma olmaz dediler. Yahu, sigortalılık öncesi askerlik borçlanmasını neden yaptırıyorsunuz deyince, “o iş başka, bu iş başka” dediler..

Sonra bir “işten ayrıldıktan sonra 300 gün geçtikten sonra borçlanma yapılamaz” hikayesi uydurdular, yargıdan dönünce vazgeçtiler. İşten ayrıldıktan sonra 300 günden fazla süre geçse de kabul ederiz dediler. Olan 2 yıl önce emekli olabilecekken mahkeme kapılarında süründürülen annelere oldu. 2 yıl sonra emekli olabildiler.

Bu da olmayınca bir başka formül buldular. Önce, “2008-111 sayılı genelge ile Bağ-Kur sigortalısı iken doğum borçlanması talebinde bulunanların, borçlandığı süreler hizmet ve kazanç olarak 4/a (SSK) bendine tabi sigortalılık süresi olarak değerlendirilecektir” dediler. Baktılar ki kadınların işini daha fazla çıkmaza sokmak gerekiyor hemen “borçlanma yapılan tarihte hangi statüye tabi iseniz, doğum borçlanmanız o statüye sayılır” denilerek isteğe bağlı sigorta primi ödeyen annelerin mağduriyetine sebep oldular.

SGK’da çarpık uygulama;

SGK’nın 2008/111 sayılı genelgesinde, açık bir şekilde, Bağ-Kur kapsamında sigortalı iken doğum borçlanması yapanların doğum borçlanması başvurusunun 4-a yani SSK kapsamında sigortalılık süresi olarak değerlendirileceği belirtilmiştir. Ancak iki yıl sonra 2010/106 sayılı genelge ile de sigortalıların aleyhine görüş değişikliği yapılarak bağ-kur hizmeti olarak değerlendiriliyor.

Star 6 Kasım’da yazmıştı;

Star’ın 6 Kasım 2010 tarihli nüshasında yayınlanan “Doğum borçlanmasında aylık tehlikede” başlıklı köşe yazımda hem anneleri hem de SGK’yı uyarmıştım.

Yazımızda aynen; Özellikle 2008 yılının ekim ayından itibaren isteğe bağlı prim ödeyenlerin SSK yerine Bağ-Kur kapsamına alınması ileride mağduriyetleri daha da artıracak. Yargıtay’ın bu konuda verilmiş ve borçlanmaları fiili çalışma süresinden saymayan çok sayıda kararı vardır. Anneleri mahkeme kapılarında süründürüp, üstüne SGK’nın mahkeme masrafı ödemesinden kimseye yarar gelmez. Bu basit sorun idari yoldan çözülmelidir” demiştik.

Umarız SGK annelerin bu sesine kulaklarını tıkamaya devam etmez. Hukuksuz uygulamalarını değiştirir ve doğum borçlanmalarını 4-a (SSK) kapsamında sigortalılık süresi olarak değerlendirir. Annelerin doğum borçlanma çilesini bitirir.

Yazının başlığında dediğimiz gibi, SGK’nın tuzağına düşmeyin. Doğum borçlanması yapmak isteyenler isteğe bağlı sigortalı iken borçlanma yapmasın… Önce bir işte SSK’lı çalışmaya başlasın ve SSK’lı çalışmaya başladıktan sonra doğum borçlanması yapsın. Yoksa SGK’nın hukuksuz tuzağına düşmüş olursunuz.

Resul Kurt

İşçilere babalık izni geldi mi.!

İş Kanunu’na göre; evlenmelerde üç güne kadar, ana veya babanın, eşin, kardeş veya çocukların ölümünde üç güne kadar verilmesi gereken izin sürelerinin yıllık iznin hesabında çalışılmış gibi sayılacağı belirtilmiş, ancak ‘karısı doğum yapan erkek işçiye’ doğum izni verilmesine ilişkin bir hüküm getirilmemiştir.

Torba Kanun’la o kadar çok değişiklik yapıldı ki, yazmakla bitiremedik. Tabi yazdıklarımızın dışında, bir de yazılmayanlar var.

Torba Kanun’la, devlet memurların bazı haklarında da iyileştirmeler yapılmıştır. Özellikle memurlara ilişkin bazı düzenlemelerin işçilerin de yararlanabileceği şeklinde düşünüldüğü görülüyor.

– Memura; eşinin doğum yapması halinde, isteği üzerine on gün babalık izni verilmesi,

– Kendisinin veya çocuğunun evlenmesi ya da eşinin, çocuğunun, kendisinin veya eşinin ana, baba ve kardeşinin ölümü hallerinde isteği üzerine yedi gün izin verilmesi,

Önemli değişikliklerden bazılarıdır. Ancak bunlar devlet memurlarına ilişkindir. Bu bağlamda devlet memurlarının babalık ve mazeret izninde yukarıda belirtildiği üzere değişiklikler söz konusu olmuştur.

İş Kanunu’na göre; evlenmelerde üç güne kadar, ana veya babanın, eşin, kardeş veya çocukların ölümünde üç güne kadar verilmesi gereken izin sürelerinin yıllık iznin hesabında çalışılmış gibi sayılacağı belirtilmiş, ancak ‘karısı doğum yapan erkek işçiye’ doğum izni verilmesine ilişkin bir hüküm getirilmemiştir. Torba Kanunda da bu yönde işçiler için bir düzenleme yapılmamıştır.

4857 Sayılı İş Kanunu’nda, babalık izni yer almamıştır. Yani, İş Kanunu’nda devlet memurlarına tanındığı gibi, işçilere de babalık izni verileceğine ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Sadece bazı toplu iş sözleşmesi, iş sözleşmesi, işyeri yönetmelikleri veya işyeri uygulamalarıyla 2-3 günlük ücretli veya ücretsiz babalık izni verildiği görülmektedir.

Bunların haricinde işçilerin, devlet memurlarında olduğu gibi 10 günlük babalık izninden yararlanması mümkün değildir. Umarız en kısa zamanda İş Kanunundaki bu eksiklik giderilir ve 3 günlük ücretli veya ücretsiz babalık izni verileceğine yönelik bir düzenleme yapılır.

Resul Kurt

Kumkapı Meydanı’nda, engelliler yararına sokak defilesi gerçekleştirildi

Kumkapı Turistik Restaurantları ve Esnafı Dayanışma Derneği tarafından gerçekleştirilen ve geliri Şişli Can Zihinsel Özürlüler ve Bedensel Engelliler Derneği’ne bağışlanan sokak defilesine, çok sayıda tanınmış manken katıldı.

Defileden önce bir konuşma yapan Dernek Başkanı Kemal Duranoğlu, böyle anlamlı bir organizasyonu gerçekleştirmekten dolayı çok mutlu olduklarını belirterek, “Tarihi Kumkapı esnafları adına sosyal sorumluluğu olan böyle değerli bir organizasyonda bulunmaktan dolayı mutluyuz. Buradaki tüm esnaf bu anlamlı organizasyona sahip çıkmış ve böyle anlamlı projelere her zaman destek vermişlerdir” dedi.

Şişli Belediye Başkan Yardımcısı Kahraman Eroğlu da belediye olarak bu projeyi fevkalede önemsediklerini bildirdi.

Eroğlu, “Ben yıllarca İstanbul’da Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü görevinde bulundum. Şimdi de Şişli de bu sorumluluğu yürütmekteyim. Bu projelere biz her zaman saygı duyduk, destekledik. Engelliler bu toplumun en asil ve en değerli varlıklarıdır. Organizasyonda emeği geçen ve destekte bulunan herkese sonsuz teşekkürlerimi iletiyorum” diye konuştu.

Daha sonra Kumkapı sokaklarına serilen kırmızı halı üzerinde, tanınmış mankenlerin katıldığı defile gerçekleştirildi. Defileye birçok vatandaş ve turistler büyük ilgi gösterdi.

Müzik ve dans eşliğinde gösteri yapan mankenleri alkışlayan ve fotoğrafları çeken vatandaşlar, mankenlerle hatıra fotoğrafı da çektirdi.

2009 Best Model Of Turkey birincisi Eda Sedalı ile defilede mankenlik yapan engelli Kadir Erdoğdu, vatandaşlardan büyük alkış aldı.

Defileden sonra Kumkapı Meydanı’nda kurulan piste çıkan dansöz de mankenlerle birlikte dans etti. Defileye katılan mankenlere, Şişli Belediyesi ve Kumkapı Turistik Restaurantları ve Esnafı Dayanışma Derneği tarafından çiçek ve plaket verildi.

Defileye katılan engelli Kadir Erdoğdu’ya eşlik eden manken Eda Sedalı, Antalya’da tatilde bulunduğu sırada organizasyonu haber aldığında hiç ücret talep etmeden koşarak geldiğini belirterek, “2009 yılında Best Of Güzeli seçildiğimde bile böyle heyecanlanmamıştım. Bu defile şu ana kadar katıldığım en önemli en anlamlı organizasyon” dedi.