Özel Sporcular Atletizm Milli Takımı, 3. Global Oyunlar Dünya Şampiyonası’na Hazır.!

Türkiye Özel Sporcular Atletizm Milli Takımı, İtalya’da 24 Eylül-4 Ekim 2011 tarihleri arasında yapılacak olan 3. Global Oyunlar Dünya Şampiyonası öncesi Trabzon’da yaptığı kampı tamamladı.

Trabzon’da Avrupa Gençlik Olimpik Oyunları için inşa edilen tesislerde çalışmalarını tamamlayan ‘özel’ atletlerimizin tek hedefi, İtalya’da düzenlenecek oyunlarda dereceye girebilmek.

Sporcuların çalışmaları hakkında bilgi veren Milli Takım Sorumlu Antrenörü Zekeriya Üçüncü, amaçlarının ilk defa katılacak oldukları bir atletizm şampiyonasında ülkemizi başarılı şekilde temsil etmek olduğunu söyledi. Trabzon’da 10 Ağustos’ta başladıkları kampı tamamladıklarını kaydeden Üçüncü, “Bu süre içerisinde iyi bir hazırlık dönemi yaşadık. Amacımız ilk defa katılacak olduğumuz bir atletizm şampiyonasında ülkemizi başarılı şekilde temsil etmek. 7 tane sporcumuz var, seçilmiş olarak milli takım bünyesinde. Bu 7 tane sporcumuzun 4 tanesi Trabzon’dan, diğerleri Trabzon dışından. Antrenörümüz Songül Virit ile birlikte bu çocukları yönlendiriyoruz. Çocuklar buradan çok memnun olduklarını hissettiler. Trabzon’daki antrenmanlarımız çok güzel geçti. Bu çocuklarımız sadece branş olarak koşuda değil, 3 adım, uzun atlama, gülle, disk gibi kısa mesafe, orta mesafe, uzun mesafe ve 4×100 metre bayrak yarışmaları da yapacaklar İtalya’da” dedi.

Trabzon’da da 17-18 Eylül’de Söğütlü Atletizm Tesisleri’nde Türkiye Şampiyonası yapılacağını da hatırlatan Üçüncü, “10 Eylül’de Trabzon’da bir kamp daha yapıp 17-18 Eylül’de Trabzon’da bu tesislerde Türkiye Şampiyonası’na katılacağız. Buraya tahminen 500 civarında sporcu gelecek. Özel sporcular bunlar, birçok ilden gelen sporcular olacak. Özel sporcunun asıl anlamı zihinsel engelli sporcu demek.. Bunları biz sporla rehabilite ediyoruz. 2-3 senedir bizimle çalışan sporcu yürümesini ve koşmasını iyi yapamazken bugün atlama, disk atma, koşu ve bayrak branşlarını yapıyor. Çocuklar bir yerde zekalarında olsun her türlü fiziksel olarak ilerleme kat ediyorlar. Sporun okul hayatlarına, aile hayatlarına çok faydası oluyor. Bu çocuklara destek bekliyoruz” diye konuştu.

Türkiye Özel Sporcular Atletizm Milli Takımı sporcularından Yasemin Çiloğlu ise yaptığı açıklamada, “Kamp dönemi çok iyi geçti. Çalışıyoruz, kazanmak için çalışıyoruz. Takımdaki hava çok iyi.. Herkes istekli, herkes derece yapmak istiyor, yurtdışında inşallah bayrağımızı sallandıracağız. Hedefimiz birinci olmak, 2. ve 3. olsak da olur. Spor bizim sağlığımız açısından çok önemli” ifadelerini kullandı.

Otizm çocuklarında tuvalet eğitimi nasıl olmalıdır.?

Tuvalet eğitiminde dikkat edilmesi gereken en önemli nokta olumlu bir tutum izlenmesidir. Gösterilen en ufak bir memnuniyetsizlik, olumsuz bir bakış bile çocuk tarafından hissedilir ve bu onu olumsuz etkiler. Çocuğunuza tuvaleti kullanma becerisini de diğer bir beceriyi öğretiyormuş gibi öğretin.. Öncelikle ne kadar sıklıkta tuvalet ihtiyacının geldiğini anlamak için bir çizelge hazırlayın.. Ortaya çıkan sonuca göre bu sıklıkta (örneğin bir veya iki saatte bir) çocuğunuzu düzenli olarak tuvalete götürün ve bu işlemi yaparken kısa sözcükler kullanmaya özen gösterin; “çiş”, “ıslak”, “kuru” gibi.. Tuvaleti başarıyla kullandığı her seferde çok mutlu fakat sakin bir tavır sergileyin.. Bu eğitimde çiş kazaları olduğunda ceza ve olumsuz tavır yerine, çocuk başarılı olduğunda gösterilen mutlu ve olumlu davranışlar çok daha fazla etkilidir. Kazalardan sonra ki soyunma ve giyinme işlemlerinin yalnızca tuvalette gerçekleştirilmesi gereklidir. Bu çocuğunuza tuvaletle ilgili işlemleri tuvaletle bağdaştırmayı öğretecektir.

Özel yöntemler;

İlk olarak bez kullanımı evden dışarıya çıktığınız zamanlar da dahil olmak üzere tamamen bırakılmalıdır. Unutulmamalıdır ki çocuğunuzun “altımda bez varken çiş yapabilirim, yokken yapamam” ayrımını yapabilmesi, “hiç bir zaman altıma çiş yapamam” ayrımını öğrenmesinden daha zordur.

Çocuğunuz tuvalete oturtulmayı reddediyorsa bunun bir kaç nedeni olabilir. Öncelikle çişini bezine yapma alışkanlığından vazgeçmek istemiyor olabilir. Fakat bir süre sonra bezin tamamen ortadan kalktığını anladığında bu alışkanlığını da yavaş yavaş terketmek durumunda olduğu fikri yerleşecektir. Tuvaletiniz çocuğunuz için büyük ise içine düşme korkusuyla kendini güvende hissetmiyor olabilir.

Klozet kapağına yerleştirilebilen adaptör ve ayaklarını basabilmesi için tuvaletin önüne koyacağınız büyükçe bir kutu ile kendini daha güvende hissetmesini sağlayabilirsiniz. Ayrıca klozet kapağı soğuk olabileceği için üzerini kaplayacağınız bir bez de bu sorunu ortadan kaldırabilir. Eğer çocuğunuz tuvaletini yapmıyorsa, onu tuvaletin üzerinde 5 dakikadan fazla oturtmayın..  Nazikçe ve sakin bir tavır içerisinde olmaya özen gösterin.. Çocuğunuz tuvalette bulunduğu sürece yanında bekleyin.. Eğer tuvaleti uygun bir şekilde kullanırsa, hemen vermek üzere yanınızda bir ödül bulundurun.. (şeker veya cips gibi) Eğer 5 dakika sonunda bir sonuç alınamazsa nazikçe kaldırın, fakat aferinle veya yiyecekle ödüllendirmeyin.!

Çocuğunuzu sabah kalktığında ilk iş olarak tuvalete götürün..  Ayrıca yemeklerden önce ve sonra, dışarı çıkmadan önce ve yatmadan önce de tuvalete götürmek uygundur. Tuvalete götürdüğünüz zamanların ve kazaların mutlaka bir kaydını tutun ki gelişmeyi daha net bir şekilde izleyebilesiniz. Çocuğunuz tuvaleti her uygun kullandığında çizelgenize gülümseyen bir yüz çizin ve bunu çocuğunuza gösterin ki bu olaydan memnuniyet duyduğunuzu daha somut bir şekilde görebilsin.!

Tuvaletten kalktıktan sonra çocuğunuzun giysilerini kendisinin çekmesi için fırsat tanıyın. Başlangıçta yardım ederek, daha sonra yardımınızı azaltarak bu işlemi gerçekleştirmesini sağlayın.!

Sevda Erarslan

Ölümcül virüse karşı büyük adım.!

Bilim adamları, ölümcül Ebola virüsüne karşı tedavi yöntemi geliştirilmesine yardım edebilecek bir keşif yaptı.!

 

Bilim dergisi Nature’da sonuçları yayımlanan iki araştırmayı yürüten bilim adamları, Ebola virüsünün, enfeksiyona yol açabilmek için NPC1 hücre proteinine ihtiyaç duyduğunu buldu.

Hayvanlar üzerinde yapılan deneylerde, bu proteinin bloke edilmesiyle veya şeklinin değiştirilmesiyle virüsün ölümcül faaliyetine başlayamadığı görüldü.

Harvard ve New York’taki Albert Einstein Tıp Fakültesi bilim adamları ile Boston’daki Brigham and Women’s Hastanesi bilim adamları, yaptıkları araştırmalarda, aynı sonuca ulaştı.

Bilim adamları, insan metabolizmasında yer alan, kolesterolün hücre zarından geçişini sağlayan NPC1 proteininin çalışmaması halinde, Ebola virüsünün de enfeksiyona yol açamadığını tespit etti.

Virüsün, hücrenin içine girebilmek için vücuttaki mevcut bu ulaşım sistemini kullandığını tahmin eden bilim adamları, bu ulaşım aracının çalışmaması halinde virüslerin de enfeksiyona neden olamadığını kaydetti.

NPC1 proteinini bir süreliğine değişikliğe uğratma veya bloke etmenin yollarını arayan uzmanlar, bunun, kolesterol değerleriyle ilgili soruna yol açabileceğinin farkında olduklarını, ancak ölümcül Ebola virüsünün etkisiz hale getirilmesi için kısa süre için bu durumun tolere edilebileceğini düşünüyor.

Ebola virüsü, akraba Marburg virüsü ile birlikte filovirüsler grubunda yer alıyor. Virüs, 1976’da Kongo’da Ebola nehri kıyısındaki salgında tespit edildi. Hemorajik ateş ve yoğun kanamaya neden olan virüs çoklu organ yetmezliğiyle hastayı öldürüyor. Ebolaya karşı aşı veya antiviral bir ilaç bulunmuyor. Hatta virüsün yayılma şekliyle ilgili tartışmalar bile sürüyor. Ebola virüsünün biyolojik saldırıda kullanılma ihtimali ise korku yaratıyor.

En verimli çağda vuruyor.!

Bir zamanların ”ince hastalığı” veremin, kişileri en verimli çağlarında vurduğu ortaya çıktı.

Sağlık Bakanlığı’nın ”Türkiye’de Verem Savaşı 2011 Raporu”na göre, hastaların yüzde 36’sı 25-44 yaş arasında.!

Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı (RSHM) Moleküler Mikrobiyoloji Araştırma ve Uygulama Laboratuvarı Şefi Prof. Dr. Rıza Durmaz, verem görülme oranının bu yaş grubundakilerde daha yüksek olmasının, aktif bir yaşam sürmeleri nedeniyle bu hastalarla daha fazla karşılaşmalarından kaynaklandığını bildirdi.

Sağlık Bakanlığı Verem Savaş Dairesi Başkanlığınca ”Türkiye’de Verem Savaşı 2011 Raporu” hazırlandı.

Rapora göre 2009 yılında toplam 17 bin 402 tüberküloz hastası verem savaşı dispanserlerinin kayıtlarına girdi. Yeni olguların oranı yüzde 91.6 (15 bin 943), önceden tedavi gören olguların oranı ise yüzde 8.4 (bin 459) olarak saptandı.

Sağlık Bakanlığının raporuna göre ”ince hastalığa” erkekler kadınlardan daha fazla yakalanıyor.

Bu hastaların 10 bin 519’u (yüzde 60.4) erkek, 6 bin 883’ü (yüzde 39.6) kadın.. Buna göre erkek hasta sayısı kadınların 1.5 katı fazla.!

0-14 yaş aralığında iki cinsiyet arasında sayı bakımından fazla bir fark yokken 15 yaş sonrası bu fark daha belirgin hale geliyor.

15-24 yaş aralığındaki hastaların yüzde 56.6’sını erkekler yüzde 43.4’ünü kadınlar, 25-34 aralığındakilerin yüzde 60.2’sini erkekler yüzde 39.8’ini kadınlar, 35-44 yaş aralığındakilerin yüzde 65.4’ünü erkekler yüzde 34.6’sını kadınlar, 45-54 yaş aralığındakilerin yüzde 68.4’ünü erkekler yüzde 31.6’sını kadınlar, 55-64 yaş aralığındakilerin yüzde 60.7’sini erkekler yüzde 39.3’ünü kadınlar, 65 yaş üstündekilerin ise yüzde 60.4’ünü erkekler yüzde 39.6’sını kadınlar oluşturuyor.

EN VERİMLİ YAŞLARDA YAKALIYOR

Rapora göre, verem en çok genç ve orta yaş grubundaki kişilerde görülüyor.

Kayıtlardaki tüm hastaların yüzde 1.3’ü 0-4, 4.2’si 5-14, 20.5’i 15-24, 36.1’i 25-44, 26’sı 45-64, 11.9’u ise 65 yaş ve üstü kişilerden oluşuyor.

Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı (RSHM) Moleküler Mikrobiyoloji Araştırma ve Uygulama Laboratuvarı Şefi Prof. Dr. Rıza Durmaz, rapordaki bu veriyi değerlendirirken verem hastalığının kişileri en verimli çağda vurmasının, bu yaş grubundakilerin aktif bir yaşam sürmesinden kaynaklandığını söyledi.

Prof. Durmaz, ”Gerek iş, gerekse sosyal açıdan hareketli bir yaşam süren genç ve orta yaş grubundakilerin verem hastalarıyla karşılaşma, dolayısıyla hastalığı bu kişilerden kapma riskleri diğer yaş grubundakilere göre daha yüksek” diye konuştu.

Rapora göre verem savaşı dispanserlerinde 2009 yılında kayıt altına alınan yabancı ülke doğumlu hastaların sayısı da 163 olarak belirlendi. Bunların yüzde 60.7’si (99) Asya, yüzde 25.8’i (42) Avrupa ve yüzde 13.5’i (22) Afrika kıtası ülkelerinden geldi.

En fazla tüberküloz hastasının geldiği ülkelerin ise sırasıyla Azerbaycan (37), Bulgaristan (20), Türkmenistan (17), Somali (13) ve Özbekistan (10) olduğu saptandı.

Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı (RSHM) Moleküler Mikrobiyoloji Araştırma ve Uygulama Laboratuvarı Şefi Prof. Dr. Rıza Durmaz, bu saptamayla ilgili değerlendirmesinde de, şu uyarıları dile getirdi;

”Afrika ve eski Sovyetler Birliği ülkelerinden gelen bu hastalar için özellikle dikkatli olunması gerekiyor. Zira bunlar dirençli bakterinin görüldüğü ülkeler. Ülkemize özellikle Afrika ülkelerinden kaçak yollarla giriş yapan bu hastalarla ilgili sorun yaşanmakla birlikte ciddi bir direnç sorunuyla karşı karşıya değiliz. Bu sorunun yaşanmaması için sınırlarımızda daha etkili önlemler geliştirilmelidir..”

Raporda, Türkiye’de verem tedavisinde yüksek başarı sağlandığı da bildirildi.

”Türkiye’de Verem Savaşı 2011 Raporu”nda, tedavi başarı yüzdesinin en yüksek olduğu 5 ülke, Malta (92.3), Bosna Hersek (92.1), Türkiye (91.6), Arnavutluk (90.6) ve Makedonya (88.8) olarak yer aldı.

Rahim ağzı kanseri belirtileri (serviks kanseri belirtileri) nelerdir.?

Rahim ağzı kanseri jinekolojik kanserler içinde 2. sıklıkta görülen kanserdir. Pap smear incelemesinin yaygınlaşması ile rahim ağzı kanserinin görülme sıklığı azalmıştır. Kanser displazi olarak adlandırılan hafif formu ile başlar ve ilerler. Anormal hücre büyümesi genellikle 25-35 yaşları arasında başlar. Bu hücreler prekanseröz (öncül kanser hücresi) olarak değerlendirilir. Zamanla bu hücreler kanser hücrelerine dönüşerek karsinoma in situ olarak adlandırılan rahim ağzının dış kısmında sınırları belli bir kanser oluşturur.

Bu durum tedavi edilmediğinde rahim ağzının diğer katlarına ve diğer organlara yayılır. Erken dönemde teşhis edilebilen vakaların % 95’inden fazlası iyileşebildiğinden erken teşhis ve tedavi çok önemlidir.

Rahim ağzı kanseri belirtileri (Serviks kanseri belirtileri) nelerdir?

Rahim ağzı kanseri belirtileri çok belirgin değildir ve serviksin kanser öncüsü değişikliklerinin herhangi bir bulgusu yoktur. Ancak hastalık ilerledikçe anormal kanamalar (adet arası, ilişki sonrası, menopoz sonrası kanama gibi), ağrılı ilişki, artmış akıntı ya da kasık ağrısı gibi şikayetler görülebilir. Bu bulguları beklemeden düzenli doktor kontrolüne gitmek önemlidir. 21 yaşından ibaren cinsel aktif olan her kadının yılda bir kez muayene olması ve pap smear aldırması gereklidir. Papsmear testi anormal ya da şüpheliyse kolposkopi denilen bir çeşit büyüteçle rahim ağzının incelenmesi ve biyopsi alınması gerekli olabilir. Eğer biyopsi sonucu kanser öncüsü bir değişiklik tespit edilirse LEEP denilen bir teknikle bu doku alınabileceği gibi, kriyoterapi ya da lazer tedavisi uygulanarak da bu bölge ortadan kaldırılabilir.

Serviks kanserinini düşündürebilecek belirtiler özetle;

Serviks kanserinin ilk başlangıç evrelerinde genellikle hiçbir belirti ve bulgu görülmez.

Çoğunlukla kanser yayıldıktan sonra belirti ve bulgular yavaş yavaş ortaya çıkmaktadır.

Aylık adet kanamaları dışında vajinadan anormal akıntı, özellikle renkli kanlı akıntı gelmesi serviks kanserinin bir işareti olabilir.

Cinsel ilişki sonrası kanama olması (postkoital kanama) sık görülen bir belirti olup yine cinsel ilişki sırasında ağrı olması da serviks kanseri belirtisi olabilir.

Rahim ağzı kanserinin nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte kansere yatkınlığı arttıran nedenler nelerdir?

* Çok eşlilik,

* Cinsel temasın 20 yaşından önce başlaması,

* Viral ve bakteriyal enfeksiyonlar,

* Fazla sayıda doğum yapmak,

* Sosyoekonomik düzeyin düşük olması,

* Sigara içmek,

* C vitamini ve A vitamini eksikliği,

* Erkek eşin sünnetli olmaması,

* Hastanın bağışıklık sisteminin baskılanmasıdır,

Human Papilloma Virus Enfeksiyonları ve Rahim Ağzı Kanseri ilişkisi nedir?

Cinsel temas yolu ile bulaşan Human Papilloma Virüs (HPV) olarak adlandırılan virüsler genital siğillere yol açar (hpv cervical cancer) Bu virüs alındığında genital siğillere neden olabilir, herhangi bir lezyona neden olmadan sessiz olarak kalabilir veya rahim ağzındaki hücrelerde değişikliklere ve rahim ağzı kanserine neden olabilir.

HPV enfeksiyonları oldukça yaygındır. Pap Smear olarak adlandıran, rahim ağzından alınan örneğin patolojik incelemesinde atipik hücrelerin (bozuk hücrelerin) görülmesine en sık yol açan durum HPV enfeksiyonlarıdır. HPV’nin 60’den fazla değişik tipi vardır. Bazı tipleri rahim ağzı kanserine neden olur. Rahim ağzı kanseri kadınlarda en sık görülen ikinci kanserdir. HPV’nin bazı tipleri de dış genital organ (vulva) ,anüs (makat) ve erkeklerde penis kanseri gelişmesine neden olur.

Genital siğiller vajina dışında veya içinde, rahim ağzında, anüs (makat) etrafında erkeklerde ise penis ve anüs etrafında oluşur. Genellikle kümeler halinde oluşan siğiller bazen çok büyüyebilir. HPV enfeksiyonları rahim ağzı hücrelerinde değişikliğe ve ileride rahim ağzı kanserine neden olabilir (hpv cervical cancer)

Vitamin kullanımının serviks kanseri üzerine etkisi nedir?

Sigara içilmesi kadınlarda çok hücreli rahim ağzı kanseri riskini arttırır. Bu risk sigara içiminin süresi, miktarı ve yoğun sigara dumanına maruz kalma ile daha da artar. Hiç sigara içmeyen ve duman maruziyeti olmayan kadınlara göre bu kadınlarda risk 3 kat daha fazladır.

Bazı vaka kontrollü çalışmalarda çeşitli gıdaların kanser riski üzerine etkileri araştırılmıştır. Diyet içerikleri karoten, C vitamini, E vitamini ve folik asitten zengin olan kadınlarda serviks kanserinin daha az görüldüğü bildirilmiştir. Yapılan çalışmalarda A vitamininin az alınmasının riski arttırdığı gösterilmiştir. Yine benzer çalışmalarla beta-karoten düzeyinin serviks kanser oranı ile ters orantılı olduğu saptanmıştır. Ancak ağız yoluyla folik asit verilen iki randomize çalışmada koruyucu etkinlik gösterilememiştir. A vitamininin HPV ile ilişkili büyümeyi önlediğini gösteren bazı deneysel çalışmalar mevcuttur.

HPV tanısı nasıl konur?

Kadın doğum muayenesi sırasında siğiller görülebilir. Pap Smear incelemesi için rahim ağzından alınan örneklerde virüse ait genetik materyal de tespit edilerek HPV enfeksiyonlarının tanısı kesinleştirilebilir. Pap Smear incelemelerinde anormal hücreler saptanırsa rahim ağzından biyopsi örneği alınarak kanser yönünden araştırılır.

HPV enfeksiyonları birden fazla cinsel eşi olanlar, erken yaşta cinsel aktiviteye başlayanlar ve cinsel temas yolu ile bulaşan diğer enfeksiyonları taşıyanlarda daha sık görülür. HPV enfeksiyonlarının önlenmesinde cinsel ilişki sırasında prezervatif kullanılması önemlidir.

Genital siğiller yerleşim ve büyüklüklerine göre değişik yöntemlerle tedavi edilir. Genital siğiller tedavi ile kaybolmasına rağmen virüs vücuttan atılamaz. Genital siğillerin tedavisinde değişik kremler kullanılabilir veya kriyoterapi (dondurularak) yada elektrokoter (yakılarak) tedavisi ile siğiller çıkartılabilir.

HPV enfeksiyonunu almış olan kadınların rahim ağzı kanseri yönünden düzenli kontrollerinin yapılması gerekir.

Rahim ağzı kanserinin klinik bulguları nedir?

Erken evre kanserler genellikle bulgu vermez. Rahim ağzı kanseri, human papilloma virus cervical cancer, erken dönemde teşhis edebilmek için yıllık rutin Pap smear testi yapılması ve jinekolojik muayene gereklidir.

İlerlemiş kanserin klinik bulguları nelerdir?

* Adet kanamaları arasındaki dönemde kanama,

* Adet kanamalarının fazla olması,

* Vajinal akıntının artması,

* Cinsel ilişki sonrası kanama,

* Tek taraflı kasık ağrısı,

* Kilo kaybı , kansızlık,

Pap smear testi nasıl uygulanır?

Pap smear testi rahim ağzındaki kanser öncüsü lezyonları belirlemek için yapılan tarama testidir. Jinekolojik muayene sırasında rahim ağzından hücre sürüntüsü alınır. Bu hücreler patoloji laboratuarlarında incelenir.

İlk test 18 yaşında veya cinsel aktivite başladığında yapılmalıdır. Her yıl düzenli olarak tekrarlanmalıdır.

Histerektomi (rahim alınması ameliyatı) ile rahmi ve rahim ağzı alınmış olan kadınlarda Pap smear testi vajinal kanser konusunda fikir verir. Histerektomi öncesinde yapılmış Pap smear test sonucu normal olmayan kadınlarda vajinal kanser için risk faktörleri de göz önünde bulundurularak testin 2 yılda bir veya daha sık tekrarlanması önerilir.

Bağışıklık sistemine ait bir bozukluğu olan, organ transplantasyonu yapılmış veya kemoterapi görmüş kadınlarda Pap smear testi 6 ay ara ile tekrarlanmalıdır.

Tanı ve Tedavide ne yapılır?

Rahim ağzı kanserinin, human papilloma virus cervical cancer, ilerlemesi bazen çok hızlı olabildiğinden, kanserin erken dönemde saptanabilmesi için tüm kadınların düzenli jinekolojik muayene ve Pap smear testi yaptırmalarının büyük önemi vardır. Hastalık bulgu vermeye başladığında çoğunlukla ilerlemiş safhadadır. Kanserin tanısı jinekolojik muayene ve alınan örneklerin patolojik incelemesi ile yapılır.

Serviks kanseri tanısını koymak için sırasıyla;

Tıbbi hikaye ve fizik muayene: Kişi doktora başvurduğunda kişisel ve aile ile bazı bilgiler sorulur. Bu soruların amacı risk faktörlerinin belirlenmesi ve serviks kanserinin hastadaki belirtilerini ortaya koymaktır. Ayrıntılı fizik muayene ile genel olarak sağlık durumu değerlendirilir. Jinekolojik muayene ile değerlendirme tamamlanır.

Sistoskopi, proktoskopi ve genel anestezi altında muayene: Sistoskopi işleminde, ışıklı, uzun ve dar bir tüp ile üretradan (idrar yollarının sonu) girilerek mesaneye ulaşılır. Bu yöntemle üretra ve mesane kanser yayılımı açısından incelenir. Şüpheli alanlardan milimetrik biyopsiler (parçalar) alınabilir. Sistoskopi, bölgesel anestezi ile sadece girilecek olan bölge uyuşturularak ya da bazı hastalarda genel anestezi altında yapılır.

Rektoskopi: Işıklı bir tüp ile rektumdan (kalın bağırsağın sonu) girilerek kanser varlığı araştırılır.

Biyopsi: Eğer alınan biyopsi (parça) sonucunda serviks kanseri olduğunuz ortaya çıkmışsa, bu tip kanserlerin tedavisi ile uğraşan bir cerraha başvurmanız gerekir.

Rahim ağzı kanseri tedavisi ise; prekanseröz (kanser öncüsü) lezyonların tedavisi lezyonun derecesine, kadının yaşına ve genel sağlık durumuna göre değişir. Erken evre kanserlerin tedavisinde sadece rahim ağzı veya rahmin alınması ile başarılı sonuç elde edilirken, ilerlemiş kanserlerde büyük ameliyatlar ve bunlara ek olarak radyoterapi gerekir.

Serviks kanserinin evre ve derecesine göre tedavide cerrahi, radyoterapi, kemoterapi seçeneklerinden biri uygulanabilir. Serviks kanserlerinin küçük bir oranı gebelikte görülmektedir. Bu durumda serviks kanserinin evresine göre gebeliğe devam edilebilip tedavi doğum sonrasına ertelenebileceği gibi, gebelik sonlandırılıp hemen tedavi edilmesi de gerekebilir. Sonuç olarak serviks kanseri kanser tipleri içinde en erken tanınabilen ve belki de henüz kanser aşamasına gelmeden tedavi edilebilen bir kanserdir. Çünkü kanser öncüsü değişiklikler kolayca taranabilmekte, tanınabilmekte ve tedavi edilebilmektedir. Ayrıca geliştirilen aşılar sayesinde kansere neden olan bazı virüslere karşı koruma da sağlanabilmektedir. Düzenli doktor muayenesi ve papsmear testiyle bu kanser türünden korunmanın mümkün olduğu unutulmamalıdır.

Serviks kanserinde hangi tedavi faydalıdır?

Küratif yani iyileştirici amaçlı bir tedavinin hedefi, tümörün tamamıyla uzaklaştırılmasıdır. Palyatif yani asıl hastalığı yok etmeksizin tesirlerini hafifletici bir tedavi ise, tümör tamamıyla uzaklaştırılamazsa, hastanın genel durumuna uygun ve hayat kalitesini göz önüne alan, tümöre en iyi şekilde etki etmeye çalışan bir terapidir.

Hangi tedavi yapılacağına karar verebilmek için tümörün konumu, büyüklüğü ve dağılımının tam olarak bilinmesi şarttır. Ancak bu bilgiler mevcutsa, jinekologlar , radyoterapistler, onkologlar ve anestezistler gibi uzman hekimlerden oluşan bir uzmanlar ekibi hastayla birlikte ona uygun tedavi metodunu planlayabilir.

Kanser hastalığının safhası ve risk faktörleri, örneğin lenf düğümleri tutulması, gibi unsurlar tedavi seçiminde bir rol oynarlar. Ama özellikle hastanın genel durumu ve hayat şartları da ön plandadır. Eğer tıbbi sakıncası yoksa, kadınların çocuk sahibi olma istekleri de dikkate alınır, ama bu hususun henüz terapiye başlamadan önce ilgili hekimle konuşulması gerekir. ( Yukarıda evrelerine göre rahim ağzı kanseri resimleri verilmiştir. Rahim ağzı kanseri ilerledikçe etraftaki dokunun tutulumu da aşağıdaki rahim ağzı resimlerinde görüldüğü gibi hızla artmaktadır)

* Küçük tümörlü ve genel durumu iyi olan kadınlar, birinci derecede tedavi seçeneği olarak ameliyat edilirler. Wertheim ameliyatı en çok tercih edilen operasyondur.

* Kötü genel durumda olan kadınlar ve/veya hastalıkları ilerlemiş safhada olan kadınlara özellikle radyoterapi yani ışın tedavisi uygulanır. Böyle durumlarda sıkça hallerde adına radyokemoterapi denilen kemoterapiyle kombinasyon da mümkündür.

Serviks kanseri olan hastalarda hangi görüntüleme testleri yapılır?

* Bilgisayarlı Tomografi (BT): Serviks kanserinin pelvik ve para-aortik bölgede lenf düğümlerine yayılım durumu BT ile gösterilebilir. Bu görüntüleme yönteminde, bir X-ışını demeti vücudun etrafında döndürülerek, çeşitli açılardan değişik görüntüler alınır. Alınan görüntüler bir bilgisayar aracılığı ile bir araya getirilerek vücudumuzun içinin görüntüleri oluşturulur. Ayrıntıları daha iyi gösterebilmek için damar yoluyla kontrast madde adı verilen özel bir boya kullanılır.

* Manyetik rezonans görüntüleme (MRG): Serviks kanserinin komşuluğundaki veya uzağındaki diğer organlara ya da lenf düğümlerine yayılıp yayılmadığını gösteren bir diğer görüntüleme yöntemidir. MRG’ da manyetik alan ve bilgisayar kullanılarak vücudun iç yapısının ayrıntılı görüntüleri elde edilir. MRG’da X ışınları kullanılmaz. MRG, serviks kanseri tanısında rutin olarak kullanılmamaktadır. Çünkü BT hem daha ucuzdur hem de BT ile MRG’ dakine benzer görüntüler elde edilir.

* İntravenöz Urografi (IVU): IVU, damar yoluyla özel bir boya verildikten sonra, idrar yollarının X ışınları ile çekilen filmidir. Bu boya kan dolaşımından böbrekler yoluyla atılır. Böbreklerden üreterlere ve oradan mesaneye geçer. Böbreklerden çıkan idrar yollarındaki anormallikleri gösterir. Serviks kanseri pelvik lenf düğümlerine yayılıp, üreter adı verilen, mesane ile böbrekleri birleştiren idrar yollarına bası uygulayıp buranın tıkanmasına neden olabilir. IVU ile tıkanıklık olup olmadığı anlaşılabilir.

Korunma nasıl sağlanır?

Rahim ağzı kanserinden, human papilloma virus cervical cancer, korunmada en önemli basamaklardan biri cinsel temas yolu ile geçen enfeksiyonların önlenmesidir. Cinsel aktivitesi başlayan her kadın düzenli olarak yılda bir kez Pap smear testi yaptırmalı ve 6 ayda bir jinekolojik muayene olmalıdır. Riskli hasta grubunda 6 ayda bir smear (kanser tarama testi) alınması önerilmektedir.