Engellilere yönelik ayrımcılık yasal düzenlemelerle önlenemez.!

Her toplumun kendine özgü kuralları, ahlak anlayışı ve yaşam tarzı vardır. Bu kural ve yaşam tarzları genelde “yazılı bir kurala ve yasaya” bağlı olmaksızın bireyin ailesinden yaşadığı çevrede gördüğü, yaşadığı olaylardan etkilenmesi sonucu oluşur.

Örneğin, toplu bir mekanda “geğirmeyi” Hiçbir yasa suç saymasada kişi örf ve adetleri gereği toplum içinde geğirmez. Anadoluda insanlar kendilerinden yaşca büyük olanların yanında bacak bacak üstüne atmayı ayıp sayar. Bu örnekleri çoğaltarak artırmamız mümkün.

Yasa koyucu bir yasa çıkarsa ve deseki, “herkes kendinden yaşca büyük olanların yanında bacak bacak üstüne atıp, toplu mekanlarda rahatlıkla geğirebilir.” Sizce bu yasaya toplumun kaçta kaçı uyar? Tabiki hiç kimse uymaz.

Şimdi gelelim zurnanın zırt dediği yere.

Özürlüler kanununda; Devlet, insan onur ve haysiyetinin dokunulmazlığı temelinde, özürlülerin ve özürlülüğün her tür istismarına karşı sosyal politikalar geliştirir. Özürlüler aleyhine ayrımcılık yapılamaz; ayrımcılıkla mücadele özürlülere yönelik politikaların temel esasıdır. Diyerek “özürlüler aleyhine “ayrımcılık” yapılmasını suç sayıyor.

Bırakın normal bir vatandaşı, bu kanunu çıkaran hükümetin bir bakanı yakın bir geçmişte gözleri görmeyen bir işciye “gözlerin görmediği halda sana iş verdik daha ne istiyorsun?” diyerek onu aşağılayarak, engellilere nasıl ayrımcılık yapıldığının güzel bir örneğini vermiştir.

Biz bize benzeriz diye bir söz vardır. O malum bakan o talihsiz sözleri sarf ederek bana göre toplumun resmini çizdi. İçinden çıktığı toplum, bugüne kadar engellileri hep ikinci sınıf vatandaş görmüştü. Böyle bir ortamda yetişen kişi “bakan” bile olsa zihinsel kodlamasında ki öğretilere uymak durumunda kalıyor.

Engelli bir çocuğun kendi çocuğuyla aynı sınıfta okumasını, çocuğunun psikolojisini bozar gerekcesiyle istemeyen bir aile düşünün. O ailede yetişen çocuk yarın büyüdüğünde engelli kişilere nasıl bakar?

Önce zihniyetin değişmesi gerekiyor. Siz istediğiniz yasayı çıkarın “toplumdaki zihniyet değişmedikce” yasalar kağıt üzerindeki karalamalar olarak kalır.

engelliler.gen.tr

Renkler Herkes İçindir.!

Altı Nokta Körler Derneği, Jotun Boya birlikte çok renkli ve hayırlı bir projeye imza atıyor.. Çok basit bir ‘’application’’ indirip cep telefonlarına yüklemekle, görme engelliler renkleri ayırt edebilecek ve hayatları kolaylaşacak..

Bu projeyle ilgili dikkat çekici bir video sosyal paylaşım sitelerinde gösterilecek.. Bu video her tıklandığında Altı Nokta Körler Derneği bir görme engelli vatandaşa daha bu uygulamayı ücretsiz verecek.. Türkiye’de tam 700.000 görme engelli vatandaş bulunuyor.

Bu kişilerin neredeyse 500.000 binden fazlası sonradan görme yeteneğini yitiren yani önceden renkleri bilen kişiler.. Görme engelli kişiler için renkleri ayırt edebilen bazı cihazlar üretilmiş olsa da çok pahalılar..

Günlük hayatlarında onlara renkleri ayırt ettirebilecek ve ekonomik olan bir uygulama bulunmuyor.. İşte çözüm; Jotun Boya sponsorluğunda Altı Nokta Körler Derneği, görme engelli vatandaşlara ücretsiz olarak bu uygulamayı verecek..”

filmi izle..

 

Yazının devamı;

 

engelliler.gen.tr

Lütfetmediniz.!

Çalışmak, engellilere yönelik bir ayrıcalık ya da devletin verdiği bir lütuf değil, bir insan hakkıdır.!!!

Bakan Recep Akdağ, görme engelli Nurullah Mehmetoğlu dan özür diledi ama…;

Birleşmiş Milletler Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi, giriş bölümünde “İnsanlık ailesinin tüm üyelerinin niteliğindeki onurun ve eşit ve ayrılmaz haklarını tanımanın dünyada özgürlük, adalet ve barışın temeli olduğuna” vurgu yaparak, aslında farklılıkların eşitliğine dikkat çeker.

“Herkes ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal ya da başka bir görüş, ulusal ya da toplumsal köken, mülkiyet, doğuş ya da benzeri başka bir statü gibi herhangi bir ayrım gözetilmeksizin bildirgede öne sürülen tüm hak ve özgürlüklere sahiptir” (BMEİHB Madde 2) diyerek ayrımcılık yapılmasını yasaklar.

Engellinin insan hakları için politika geliştirmek ve ayrımcılığa karşı olmak, ilk başta engellilere yönelik kullanılan dille mücadele etmekten geçer. Kamuoyunda geniş yer bulan engellilerin işe yaramaz, beceriksiz, yeteneksiz, niteliksiz kişiler olarak görülmeleri, engelliliğe dayalı ayrımcılık uygulamalarının temelini ve meşruluğunu oluşturur. Engelliler bu bakışın yansıması olarak karşılaştıkları sorunlar karşısında hak arama yerine verilenle yetinmeyi tercih ediyorlar. Engellilere verilen/sunulan imkanlar bir lütuf olarak görülüyor, sadaka kültürü ve bunun oluşturduğu minnet duygusu içselleştirilmeye çalışılıyor. Hak kavramı ve hak arayışı küçümsenerek tehlikeli kavramlar olarak gösterilmek ve içi boşaltılarak sloganlaştırılmak isteniyor.

Dolaylı ayrımcılık;

Seçimler yaklaşırken, hemen hemen bütün siyasi partiler, milletvekili aday listelerinde engellilere yer vererek engellileri ne kadar da sevdiklerini gösterme yarışına girdiler. Sayısal anlamda çok olmasalar da en azından engellilere yönelik politika açısından bir paradigma değişimine de işaret ediyordu bu durum.. Engellilerle ilgili önemli yasalar çıkaran, BM Engelli İnsan Hakları Sözleşmesine ilk imzayı atan ve kabul eden iktidar partisinin, kabine üyesi de olan bir Bakanın, Batman’da görme engelli bir bireye söylediği “gözlerin görmediği halde biz sana iş verdik, hâlâ ne konuşuyorsun” demesi, aklıselim düşünen vicdanlı herkesi yaraladı. Bunu söyleyen Sağlık Bakanı olunca ve bireyin “sağlık hakkı”nı koruması gerektiği düşünülünce, sözler daha önemli bir hal aldı. Seçim propagandası için hazırlatılan, televizyonlarda her gün gösterilen TC. Sağlık Bakanlığı’nın evde bakım reklam filmiyle kıyaslandığında, söylenen ile yapılanın bu kadar ters düşmesi de irdelenmesi gereken bir durum.!

Engelli bireyin çalışıp ekonomik özgürlüğünü kazanması, eşit bireyler olarak topluma katılmasına ve bağımlılıktan da kurtulmasına sebep olacaktır. Aynı zamanda çalışma sadece para kazanmanın bir aracı değil, sosyalleşmenin ve sosyalleşerek insanileşmenin de bir aracıdır. Çalışan birey toplumsal hayata dahil olur ve diğer insanlarla iletişim kurar. Ülkemizde uygulanan, 50 kişi ve üzerinde kişi çalıştıran kamu ve özel kurumların yüzde 3 engelli istihdam etme zorunluluğu, uygulama açısından dolaylı ayrımcılığa dönüşüyor. Mesela engelli bir bireyin yalnızca engelli iş taleplerine başvurmak zorunda olması, yüzde 97’lik istihdamın dışında kalmalarına neden oluyor. Engellilere yapılan çağrıların genellikle temizlik, paketleme, yapıştırma, yük taşıma gibi vasıfsız, beden işine dayalı ve terfi etmeye kapalı olması, sıkça karşılaşılan sorunlardan.. Bunun sonucunda engelliler düşük ücretle ve emekli olana kadar aynı pozisyonda çalışmak zorunda kalıyorlar.

Eşit işe eşit ücret;

Çalışmak, engellilere yönelik bir ayrıcalık değil, bir insan hakkıdır. Türkiye’nin de imza koyduğu, İLO sözleşmesinin ana gövdesini oluşturan çalışanlar arasında ayrımcılık yapılmaması ve “eşit işe eşit ücret” ilkesinin dile getirilmesi ve talep edilmesine başka bir anlam yüklemek, engellinin kaderine razı olmasını beklemek, ileri demokrasi bağlamında kabul edilir olsa da, liberal demokrasi açısından kabul edilir bir durum değil..

Engelliyi birey olarak görmeyen anlayışın, ayrımcılıkla ilgili konularda söz söylemesi ve tavır alması beklenemez. Ayrımcılığa karşı olma, aynı zamanda bir duruşu da beraberinde getirir. Ayrımcı bakış açısı, aslında bedenler üzerinden yürütülen bir iktidar savaşıdır. Diğerinin ötekileştirilmesi, ırkçılık anlayışının farklı bir yansımasıdır. “İnsan hakları hareketinin belki de başlangıcı, insanın insanileştirilmesi, insanlaştırılmasıdır.” İnsan hakları için mücadele, herkesin farklı ve herkesin eşit olduğuna inanmaktan geçer.

Engellilerin sorunları salt ekonomik yaklaşımlarla, maaş bağlamak vb. açılımlarla çözülemez, sosyal, kültürel, siyasal hakları verilmeden, engelliyi birey olarak kabul etmeden, ne yoksulluktan ne de yoksunluktan kurtarabiliriz. Tek başına yasal düzenlemeler, sorunları çözmez. Tam tersine sorunların çözümsüzlüğünü de içinde barındırır. Önemli olan, başta yasalar altına imza atanların attıkları imzalara sahip çıkmasıdır.

İleri demokrasi mi.?

“İnsan hakları” evrenseldir ve engelliler de Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bakan kadar bu evrenin saygın, vazgeçilmez ve asli bir parçasıdır. Politika oluşturma, karar alma ve uygulama süreçlerinde amaçlanan hedeflere ulaşılması, ancak yasaların çıkarılması kadar, çıkaranların da bilinçlendirilmesinden geçer. Engelli bireyin, kendi gereksinimlerini ifade etme, sesini duyurma, karar alma süreçlerine aktif ve eşit katılma, yani kendi kaderlerini belirleme hakkını kullanma mücadelesinde, onları destekleyecek ve güçlendirecek her alanda sosyal politika ve düzenlemelere gereksinim vardır. Diğerini ötekileştirmeden “ya bu, ya şu” yerine “hem o, hem bu” diyebilmeliyiz. Bireyi bireyin, bireyi toplumun, bireyi devletin karşısında güçlendirmeden, kültürler arasında iletişimi sağlamadan, engellilerin kendi daracık kapalı alanlarından açık toplumsal alanlara çıkmalarına öncülük etmeden, özgürlüğü savunmadan eşitliği sağlayamayız ve “ileri demokrasi”den bahsedemeyiz.

HASAN KAYA

(Engellinin İnsan Hakları Hareketi Sözcüsü..)

engelliler.gen.tr

Engelli bireylerle nasıl iletişim kurmalıyız.?

Elinizdeki kitapçık, günlük hayatta özürlü bireylerle nasıl iletişim kurulacağı ile ilgili temel bilgileri içermektedir. Toplum olarak özürlülerle birlikte olma ve iletişim kurma deneyimimiz azdır. Bu deneyim azlığı, büyük ölçüde özürlülerin toplumsal alanlarda (sokakta, okulda, işyerinde.. vb) yeterince yer alamamalarından kaynaklanmaktadır.

Binaların özürlü bireylere uygun olmaması, bilgilerin özürlülerin yararlanacağı şekilde sunulmaması, özürlüler ile ilgili olumsuz düşünce ve tutumlar gibi toplumsal engeller, özürlülerin özürlü olmayanlarla aynı fırsatları elde etmesini zorlaştırmaktadır.

Çoğu özürlü birey, yalnızca özrüyle tanımlanma, görmezden gelinme, acınma, dışlanma gibi tavırlara maruz kalmaktadır. Özürlülüğün, özürlülerin pek çok özelliğinden yalnızca biri olduğu akıldan çıkarılmamalıdır. Dünyayı özürlü bireyler için de yaşanabilir kılmak için özürlü olmayan bireylerin de çaba göstermesi gerekmektedir. Bunun yolu da onları tanımaktan ve onların yaşadıklarını anlamaya çalışmaktan geçmektedir. Özürlülerle iletişim kitapçığı, toplumdaki bu olumsuz düşünce, tutum ve davranışların azaltılmasına katkı sağlamak amacıyla hazırlanmıştır.

Dikkat Edilmesi Gereken Temel Hususlar;

Diğer insanlara Nasıl Davranıyorsanız Özürlü Bireye de Öyle Davranın;

Özürlü birey ile iletişimde temel kıstas, özürlü bireyi kendine özgü kişiliğe sahip, kendi kararlarını kendisi verebilen biri olarak görmektir. Onlar yalnızca özel durumlarından dolayı farklı ihtiyaçları olan insanlardır ve iletişim sırasında dikkat edilmesi gereken bazı hususlar vardır. Bu ihtiyaçlar dışında diğer tüm insanlar gibi saygı görmek, dikkate alınmak isterler. Bu nedenle iletişim sırasında diğer insanlara nasıl davranıyorsanız özürlü bireye de öyle davranın. Durumları nedeni ile gösterilen aşırı ilgi ya da görmezden gelme, onları olumsuz etkiler.

Yardım Etmeden Önce İzin İsteyin;

Bir insanın özürlü olması, mutlaka yardıma ihtiyacı olduğu anlamına gelmez. Şartlar uygun olduğunda özürlü bireyler kendi işlerini kendileri yapabilirler. Ancak özürlü bireyin yardıma ihtiyacı olduğuna eminseniz yardım etmeyi teklif edin.

Fiziksel Temas Konusunda Dikkatli Olun;

Bazı özürlü bireyler denge için kollarından destek alırlar. Onları kollarından kavramak (amacınız yardım etmek olsa bile) dengelerini bozabilir. Özürlü bireyin başına, tekerlekli sandalyesine, koltuk değneklerine dokunmamaya özen gösterin. Özürlü bireyler, kullandıkları yardımcı araçları kendilerinin bir parçası olarak görürler. Yardım ederken özürlü bireyden sizi yönlendirmesini isteyin.

Konuşurken Özürlü Bireye Yönelin;

Daima özürlü bireye yönelerek konuşun. Ona eşlik eden kişiye, yardımcısına ya da işaret dili tercümanına değil, özürlü bireye bakarak konuşun.

Kelimeleri Özenle Seçin;

Özürlü birey bir özür grubunun temsilcisi gibi değil, kendine özgü karakteri ve kişiliği olan bir birey olarak görülmelidir. Bu nedenle özrü ile ilgili konuşurken kullandığınız ifadeler konusunda seçici olun. Acıma, küçümseme içeren ifadeler kullanmayın. Ancak çoğu özürlü birey, samimi ve uygun şekilde sorulduğunda özrüyle ilgili soru sorulmasından rahatsız olmaz.

Dikkatle Dinleyin;

Bazı özürlü bireylerin söylediklerini anlamanız zaman alabilir. Kendilerini ifade etmeleri için bekleyin. Özürlü bireyin söylediklerini anlamadığınızda anlamış gibi davranmayın, söylediklerini yinelemesini isteyin.

Önyargıyla Yaklaşmayın;

Özürlü bireyler neyi yapıp yapamayacaklarına en iyi kendileri karar verebilirler. Herhangi bir faaliyete katılıp katılamayacakları konusunda onlar adına karar vermeyin. Onların sınırlarını siz belirlemeyin.

GÖRME ÖZÜRLÜLER

Tek veya iki gözünde tam veya kısmi görme kaybı veya bozukluğu olanların yanı sıra, görme kaybıyla birlikte göz protezi kullananlar, renk körlüğü, gece körlüğü olanlar da bu gruba girer.

· Bağımsız hareket etme eğitimi almış bir görme özürlü, sokakta nasıl hareket edeceğini bilir ve yardıma ihtiyaç duymayabilir. İhtiyaç duyduklarını fark ettiğinizde yardım teklif edin.

· Görme özürlü bir bireyle iletişime geçmeden önce kendinizi tanıtın. Grup içindeyseniz onu gruptaki diğer kişilerle tanıştırın.

· Görme özürlüler kollarından destek alırlar. Kol kola girmeniz gerekiyorsa siz onun koluna girmeyin, kolunuza girmesini teklif edin.

· Görme özürlü bireyin hızına uyum sağlayın ve yol göstermek amacıyla bir adım önünden yürüyün. Böylece görme özürlü kişi, gören kişinin bedenindeki değişiklikleri fark ederek rahatça yürüyebilir. Yürürken önünüze çıkan merdiven, çukur gibi engeller karşısında uyarın.

· Yön tarif ediyorsanız “şuradaki”, “ötedeki”, “yandaki” gibi ifadeler yerine “sağındaki”, “solundaki” gibi ifadeler kullanın.

· Görme özürlü birini ortamda yalnız bırakacaksanız önce bunu ona söyleyin ve çıkışın nerede olduğunu tarif edin. Duvar, masa gibi dokunabileceği bir şeyin yanında bırakın. Odanın ortasında bırakmanız onu zor durumda bırakacaktır.

· Görme özürlü kişinin bastonuna dokunmayın. Kişi bastonu yere bırakırsa bastonun yerini değiştirmeyin. Değiştirirseniz bunu ona söyleyin.

· Görme özürlü müşterilere, restoran menüleri, duyurular gibi yazılı metinleri okumaları konusunda yardımcı olun.

· Görme özürlü birine yemek servisi yaptığınızda tabakta hangi yiyeceklerin nerede bulunduğunu söyleyin. Tabakta yenilmeyecek malzemeler bulundurmayın.

· Az gören biri büyük puntolarla yazılmıs yazıları okuyabilir. Bu kişilerin rahat okuyabilmeleri için satırların aralık olması, uygun bir zemin üzerine kolay okunabilir yazı karakterlerinin kullanılması önemlidir. Tabela ve işaretlerde birbirine zıt renkler kullanılmalıdır. Örneğin az görenler için siyah zemin üzerinde beyaz harfler kullanılması uygundur.

· İyi ışıklandırma önemlidir, ancak çok parlak ışık da kullanılmamalıdır.

· Eğer işyeri sahibiyseniz, işyerinde yaptığınız fiziksel değişikliklerle ilgili olarak görme özürlü çalışanlarınızı ve müşterilerinizi bilgilendirin.

İŞİTME ÖZÜRLÜLER

İşitme özürlüler ve işitme güçlüğü çekenler, tek veya iki kulağında tam veya kısmi işitme kaybı olan kişilerdir. İşitme cihazı kullananlar da bu gruba girmektedir.

· İsitme özürlü ya da işitme güçlüğü çeken biriyle konuşmaya başlarken, kendisiyle konuştuğunuzu fark etmesini sağlayın. Duruma göre elinizle işaret edebilir ya da kişinin omzuna dokunabilirsiniz.

· İşitme özürlü kişinin işaret diliyle mi, jestle mi, yazılı ya da sözlü olarak mı anlaşmayı tercih ettiğini anlamaya çalışın. İşitme özürlü kisinin konusmasını anlamakta güçlük çekiyorsanız bunu ona bildirin.

· Uzun ve karmaşık konuşmalar gerektiren durumlarda -iş görüşmesi, doktor muayenesi ya da hukuki görüşmeler gibi- bir işaret dili tercümanı kullanmak gerekir. Daha basit diyaloglarda yazıyla anlaşmak yeterli olabilir.

· İşitme özürlü kişiyle işaret dili tercümanı aracılığıyla konuşuyorsanız, işitme özürlü kişiye bakarak konuşun ve onunla göz teması kurun. Kişiye tercümanı aracılığıyla soru sormaktansa (“Ayşe Hanım ne ister?” gibi), soruyu doğrudan kendisine yöneltin (“Ne istersiniz?” gibi)

· Sessiz ve iyi aydınlatılmış bir oda, etkili iletişim için idealdir. Pencere gibi bir ışık kaynağının önündeyseniz ve sırtınız ışık kaynağına dönükse, ışık karşınızdaki insanın gözünü kamaştırabilir ve dudaklarınızı okumaya çalışan özürlünün yüzünüzü seçmesini zorlaştırabilir.

· Kişinin anlamadığı cümleleri tekrarlamak yerine, söylemek istediğinizi farklı şekilde ifade etmeyi deneyin. Açık, anlaşılır kelimelerle, yavaşça konuşun. Böylece az duyan özürlüler dudaklarınızı okuyabilirler. Bu nedenle konuşurken sakız çiğnemeyin, sigara içmeyin ya da elinizle ağzınızı kapatmayın.

· İşitme özürlü ya da işitme güçlüğü çeken birine bağırarak konuşmanıza gerek yoktur. İşitme cihazı kullanıyorsa, normal ses düzeyiniz sizi duyması için yeterli olacaktır. Bağırmanız rahatsızlığa sebep olabilir.

· İşitme özürlüler için konferans salonlarının ön sıralarından yer ayırın. Salonun ışıklandırmasının iyi olmasına dikkat edin. Jest ve mimikler, işitme özürlülerin mesajları doğru algılamaları açısından önemlidir.

KONUŞMA ÖZÜRLÜLER

Felç geçirmiş kişilerin, ciddi boyutta işitme güçlüğü çekenlerin, kekeleyenlerin ya da konuşma cihazı kullananların söylediklerini anlamak güç olabilir. Bu kişilerle iletişim halindeyken;

· Karşınızdakini tüm dikkatinizi vererek dinleyin. Sözünü kesmeyin ve bitirmesi için acele ettirmeyin. Anlamakta güçlük çekiyorsanız, anlamış gibi başınızı sallamayın. Söylediklerini tekrarlamasını isteyin. Karşınızdaki kişi bundan rahatsız olmayacak, aksine onu anlama çabanızı memnuniyetle karşılayacaktır.

· Anlayıp anlamadığınızdan emin değilseniz, doğrulamak için söylediğini tekrarlamasını isteyin.

· Kişinin size ne söylemeye çalştığını hala anlayamadıysanız, bir kâğıda yazmasını isteyin.

· Sessiz ortamlarda konuşmayı tercih edin.

· Konuşma özürlü bireyin konuşmasına gülmeyin. Etkili iletişim kurmak ve ciddiye alınmak hepimiz için önemlidir.

TEKERLEKLİ SANDALYE KULLANANLAR

Tekerli sandalye kullananlar farklı özür derecelerine ve kabiliyetlere sahiptirler;

· Tekerlekli sandalye kullanan bireylerin kişisel alanına saygı gösterin. Örneğin üzerlerine doğru eğilerek diğer bir kişiyle tokalaşmayın, giysilerinizi üzerlerine bırakarak tutmalarını istemeyin, sandalyelerindeki masaya yiyecek, içecek.. vb bırakmayın.

· Tekerlekli sandalye kullanan özürlü bireye, izin almadan yardım etmeyin. Eğer izin almadan ya da onun yönlendirmeleri olmadan yardım ederseniz, sandalyeden düşmesine sebep olabilirsiniz. Şayet özürlü birey başka bir özründen dolayı konuşamıyorsa, kaldırım, merdiven gibi tümseklere çıkarırken ya da yokuş aşağı indirirken sandalyenin ön tekerleklerini yukarı kaldırın. Böylece kişi düşmeyecektir.

· Tekerlekli sandalyeli bireylerin kullanmaları muhtemel araç gereçleri ulaşabilecekleri yerlere yerleştirin. Dolaştıkları yollar üzerinde onları engelleyecek eşyaları bırakmayın.

· Tekerlekli sandalye kullanan birey ile konuşurken sandalyenizi onunkiyle aynı seviyeye getirin. Eğer bu mümkün değilse biraz mesafe bırakarak göz kontağı kurulabilecek bir noktaya gelin. Masa başında görüşme yapıyorsanız ve masa çok yüksekse ya da özürlü bireyin alısveriş yaptığı tezgâh çok yüksekse onun yanına gidin.

· Binalarda tekerlekli sandalye kullanıcıları için hazırlanmış yol ve rampalara bu bireyleri yönlendirmek üzere işaretler konmalıdır. Gerektiğinde kendilerine bu konuda yol gösterin.

· Koltuk değneği kullananlara yardım etmeye çalışırken kollarından tutmayın. Dengelerini kaybetmelerine sebep olabilirsiniz.

· Hareket zorluğu çeken kişiye oturacağı yeri gösterirken, sandalyenin tutacak yeri olmasına ve yüksek olmamasına dikkat edin.

· Yerler yıkandığında ya da silindiğinde zemin kayganlaşacağından, hareket zorluğu olan kişiler düşebilirler. Bu konuda uyarılmalıdırlar. Ayrıca karlı ve yağmurlu günlerde yerleri kuru tutmak için özen gösterilmelidir.

Devamı;

engelliler.gen.tr